Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
 - I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
Batman hakkında bilmeniz gereken şey, onun süper kahraman olmasıdır.
 - The thing you have to know about Batman is, he's a superhero.
Bunlar senin eşyaların mı?
 - Are these your things?
Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.
 - Nobody could explain how the thing was made.
Bir kişinin hayatı geçici bir şeydir.
 - The life of a person is a transient thing.
Yanlış şey yapan kişi bendim, sen değil.
 - I was the one who did the wrong thing, not you.
Biz zengin ya da fakir olup olmadığımıza göre, olayları farklı görürüz.
 - We see things differently, according to whether we are rich or poor.
Tom'un çoğunlukla olayları hatırlama sorunu var.
 - Tom often has trouble remembering things.
Tüm canlılar varlığın tek zincirine bağlıdırlar.
 - All living things are connected in one chain of being.
Canlılar hücrelerden oluşur.
 - Living things are made from cells.
Ben nesneleri sınıflandırmada iyi değilim.
 - I'm not good at classifying things.
İnsanlar sevilmek, nesneler ise kullanılmak için yaratılmıştı. Dünya kaos içinde, çünkü her şey karşıt.
 - People were created to be loved, things were created to be used. The world is in chaos, because everything is opposite.
Çocukların çok şeye ihtiyacı var, ancak her şeyden önce sevgiye ihtiyaçları var.
 - Children need many things, but above all they need love.
İhtiyaç duymadığım pek çok şeyim var.
 - I have so many things I don't need.
Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk.
 - We always talked about a lot of things after school.
Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
 - I don't know about things like that.
Tom başka hiç kimsenin yapmak istediği her şeyi yapmak için gönüllüydü.
 - Tom volunteered to do all the things no one else wanted to do.
Bu tür şeylerin neden olduğunu kimse bilmiyor.
 - Nobody knows why this kind of thing happens.