Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
 - He knows a lot about foreign affairs.
Korku değil, umut insan ilişkilerinde yaratıcı ilkedir.
 - Hope, not fear, is the creative principle in human affairs.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
 - It was a very passionate love affair.
İşlerine karışmaya niyetim yok.
 - I have no intention of meddling in your affairs.
Diğer insanların işlerine karışmaya hakkın yoktur.
 - You have no right to interfere in other people's affairs.
Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
 - The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
O, olaya karıştığını inkar etti.
 - He denied having been involved in the affair.
Bütün bu mesele bana bir baş ağrısı veriyor.
 - This whole affair is giving me a headache.
Bütün mesele hakkında gizemli bir hava vardı.
 - There was an air of mystery about the whole affair.
Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?
 - Don't you want to talk about the affair?
İş hakkında konuşmak ister misin?
 - Do you want to talk about the affair?
Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
 - He knows a lot about foreign affairs.
He used a hook-shaped affair with a long handle to unlock the car.