O ülke, Amerika Birleşik Devletleri ile diplomatik ilişkileri kesti.
 - That country broke off diplomatic relations with the United States.
Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
 - As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
Japonya ve ABD arasındaki arkadaşça ilişkileri sürdürmeliyiz.
 - We must maintain the friendly relations between Japan and the U.S.
İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.
 - The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
O, onun uzak bir akrabasıdır.
 - He is a distant relation of hers.
Onunla akrabalığınız nedir?
 - What's your relation with him?
En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
 - Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.
 - I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.
Ciddi bir ilişki ile ilgilenmiyorum.
 - I'm not interested in a serious relationship.