Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
 - Kim is dressed in a very attractive manner.
Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
 - Phone robbery thwarted in unusual manner.
Tom Mary'nin kötü davranışlarına daha fazla katlanamaz.
 - Tom can't put up with Mary's bad manners any longer.
Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir davranışı var.
 - Dr. Jackson has a good bedside manner.
Senin konuşma tarzını kullanmak için, onun seni sevip sevmediğini bilmiyorum; ama onun döneceğini biliyorum.
 - I do not know if, to use your manner of speech, he loves you; but I know that he will return.
Onun konuşma tarzı benim sinirlerimi bozuyor.
 - Her manner of speaking gets on my nerves.
Onun tavırları bir beyefendinin tavırları değil.
 - His manners aren't those of a gentleman.
Senin tavırların çok iyi değil.
 - Your manners aren't very good.
O, çocuklarını nasıl terbiye ediyor?
 - How does he teach his kids manners?
İnsanları parmakla göstermek terbiyesizlik.
 - It's bad manners to point at people.
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
 - I don't like her manner.
Bu kitap Amerika'nın görgü ve gelenekleri üzerinedir.
 - This book is on the manners and customs of America.
Masa görgüsünü onlara kim öğretti?
 - Who taught them table manners?