Biz yoğun çalılıkların arasından yürüdük.
- We walked through thick bushes.
Bulutların arasından güneş ışığı demeti geldi.
- A beam of sunlight came through the clouds.
İki çocuk araziyi baştan başa dolaştı.
- The two boys traveled throughout the land.
Orman yangını dikkatsizlik yüzünden oldu.
- The forest fire occurred through carelessness.
Bir grup kentin içinden geçit açtı.
- A band led the parade through the city.
Nehir ormanın içinden kıvrılarak gitmektedir.
- The river winds through the forest.
Sen tamamen ödevlerin aracılığıyla mısın?
- Are you completely through with your homework?
O tamamen Amerikalıdır.
- He's American through and through.
O direkt gözyaşları ile cevap verdi.
- She answered through tears.
İspanya'dan Parise Pirene'leri bir uçtan bir uca yürüdüm.
- I hiked through the Pyrenees from Spain to Paris.
Tom ve Mike ortak arkadaşları sayesinde arkadaş oldular.
- Tom and Mike became acquainted through their mutual friends.
O çok çalışma sayesinde bir servet yaptı.
- He has made a fortune through hard work.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Adam Tom'a baktı, sonra sahne kapısından dışarı karanlık Londra caddesine doğru gözden kayboldu.
- The man looked at Tom, then vanished through the stage door out into the dark London street.
Sincap güç kablosunu baştan sona çiğnedi.
- The squirrel chewed through the power cable.
Sadece bunu baştan sona konuşalım.
- Let's just talk this through.