O büyüleyici bir kadındır.
- She is a charming woman.
Onların hepsi onun şarkısı tarafından büyülendi.
- They were all charmed by her song.
Resmin kendine ait bir cazibesi var.
- The picture has a charm of its own.
Paris Japon kızları için büyük bir cazibeye sahiptir.
- Paris has a great charm for Japanese girls.
Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
- Her warm personality adds charm to her beauty.
Ne çekici bir kızsın!
- What a charming girl you are!
Bugün çok çekici görünüyorsun.
- You look very charming today.
Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
- That baby has charming eyes.
O büyüleyici bir kadındır.
- She is a charming woman.
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Tom iyi bir şans tılsımı olarak bir tavşan ayağı saklar.
- Tom keeps a rabbit's foot as a good-luck charm.
Bir tür iyi şans tılsımın var mı?
- Are you some kind of good luck charm?
She wears a charm bracelet on her wrist.
The laughter rose like the charm of starlings.
She tried to win him over with her charms.
After winning three games while wearing the chain, Dan began to think it had been charmed.
He charmed her with his dashing tales of his days as a sailor.
... the town recovers all of its discreet charm ...
... the auto rental houses still let the charm similar to that of alexandria in ...