تعريف a-flower في الإنجليزية التركية القاموس.
- flower
- çiçek
Kız çiçekleri kokluyor.
- The girl is smelling the flowers.
Çiçekler koparıldığında kısa sürede soldu.
- Flowers soon fade when they have been cut.
- flower embroidery
- (Mukavele) Çiçek işlemesi
- flower
- {f} olgunlaşmak
- flower
- seçkin
- flower bed
- tarh
- flower garden
- gülistan
- flower garden
- çiçeklik
- flower head
- çiçeklik
- flower store
- çiçekçi
- guid
- (Bilgisayar) klvz
- lime flower
- (Botanik, Bitkibilim) ıhlamur çiçeği
- sun flower
- ayçiçeği
- artificial flower
- yapma çiçek
- asexual flower
- nötr çiçek
- asexual flower
- eşeysiz çiçek
- flower
- çiçek açmak
Bu çiçekler çiçek açmak üzereler.
- These flowers are just about to bloom.
- flower
- çiçek vermek
- flower
- {f} çiçeklen
Birçok çiçekler baharda çiçeklenmeye başlar.
- Many flowers start blooming in springtime.
- flower bed
- çiçek tarhı
- flower bed
- ocak
- flower chain
- çiçek zinciri
- flower child
- çiçek çocuk
- flower gardening
- çiçek bahçeciliği
- flower girl
- çiçekçi kız
- flower people
- barışçı hippiler
- flower people
- çiçek çocukları
- flower pot
- saksı
- flower shop
- çiçekçi dükkânı
- flower store
- çiçekçi dükkanı
- flower-bearing
- çiçekli
- imperfect flower
- bir eşeyli çiçek
- male flower
- erkek çicek
- monkey flower
- miskotu
- passion flower
- çarkıfelek çiçeği
- perfect flower
- tam çiçek
- single flower
- basit çiçek
- trumpet flower
- boru çiçeği
- Sun flower
- Bkz. sunflower
- cardinal flower
- kardinal çiçek
- christmas flower
- Noel çiçek
- cone flower
- koni çiçeği
- corn flower
- mısır çiçek
- fading flower
- solan çiçek
- female organ of a flower
- Bir çiçeğin dışı organ
- flower bulb
- Çiçek soğanı
- flower children
- Gençler arasında özellikle 1960'ların sonlarında ortaya çıkan özgürleşme hareketinin bir kolu olarak, muhafazakar baskıları tamamiyle reddeden anlayıştaki insanlar; Hippiler; çiçek çocuklar
- flower head
- (Botanik, Bitkibilim) Kömeç
- flower shop
- çiçekçi dükkanı
- flower store
- çiçekçi dükkânı
- flower-bunches
- çiçek demetleri
- flowers in flower pots
- saksı çiçek
- frost flower
- don çiçek
- in her flower of life
- (deyim) Hayatının baharında, gençlik yıllarında
- in his flower of life
- (deyim) Hayatının baharında, gençlik yıllarında
- in the flower of life
- (deyim) Hayatın baharında, gençlik yıllarında
When we die in the flower of life, for example in an accident, our etheric body is so strongly attached to the physical that only a small part of the vehicle of vitality comes along.
- plant flower
- çiçek dikmek
- ring flower
- halka çiçek
- sensitive flower
- hassas çiçek
- sultan flower
- sultan çiçek
- the middle of the flower
- çiçeğin ortası
- wall flower
- duvar çiçek
- wall flower
- Duvar ya da kayalıklara tutunarak büyüyen, hoş kokulu, sarı ya da turuncu renkli bir çiçek türü
- wild flower
- yabani çiçek
- artificial flower
- yapma çiçek. artificial insemination suni/yapay dölleme
- ball flower
- gonca şeklinde süs
- buttonhole flower
- yaka iliğine takılan çiçek
- come into flower
- çiçeklenmek
- come into flower
- çiçek açmak
- eastern pasque flower
- (Botanik, Bitkibilim) rüzgar çiçeği
- eastern pasque flower
- (Botanik, Bitkibilim) yel çiçeği
- everlasting flower
- kurutulabilen çiçek
- everlasting flower
- (Botanik, Bitkibilim) ölmezotu
- flower
- buhardan toz haline gelmiş olan madde
- flower
- {f} gelişmek
- flower
- tezyinat
- flower
- {i} seçkin şey
- flower
- {i} çiçek açma
Bu çiçekler çiçek açmak üzereler.
- These flowers are just about to bloom.
- flower
- {i} süs
Odamı çiçeklerle süslemeyi seviyorum.
- I like to decorate my room with flowers.
Onlar odayı çiçeklerle süslemişler.
- They adorned the room with flowers.
- flower
- seçkin veya güzide şey
- flower
- {f} çiçeklenmek
- flower
- olgunlaşmış veya kemale ermiş şey
- flower
- {f} açılmak
- flower
- {f} serpilmek
- flower
- süsleme
Odamı çiçeklerle süslemeyi seviyorum.
- I like to decorate my room with flowers.
- flower
- {i} şeref
- flower
- çiçek açan bitki
- flower
- {i} bahar
Birçok çiçekler baharda çiçeklenmeye başlar.
- Many flowers start blooming in springtime.
Baharda, çiçekler büyür ve ağaçlar çiçek açar.
- In spring, flowers grow and trees bloom.
- flower
- açılıp gelişmek
- flower
- olgunlaşma
- flower bed
- çiçeklik
Bahçenin ortasında bir çiçeklik vardı.
- There was a flower bed in the middle of the garden.
Çiçeklikten çiçek toplamaya gitmeyin yoksa yakalanacaksınız.
- Don't go picking the flowers in the flower bed, or else you'll be caught.
- flower bud
- konca
- flower child
- çiçek çocuğu
- flower child
- hippi
- flower girl
- nikâhta çiçek taşıyan kız
- flower girl
- nikâh töreninde çiçek taşıyan küçük kız
- flower path
- (Tiyatro) çiçek yolu
- flower piece
- çiçek resmi
- flower shop
- çiçekevi
- flower show
- çiçek sergisi
- flower stand
- çiçek rafı
- flower type
- çiçek türü
- flower window
- çiçek penceresi
- male flower
- (Botanik, Bitkibilim) erkek çiçek
- monkey flower
- misk otu
- wild flower
- kır çiçeği