açık havada

listen to the pronunciation of açık havada
التركية - الإنجليزية
outside
under the open sky
in the open air
alfresco
out of doors
outdoors

Generally speaking, children like to play outdoors. - Genelde çocuklar açık havada oynamayı sever.

Tom loved being outdoors. - Tom açık havada olmayı sevdi.

in the open

We spent the day in the open air. - Günü açık havada geçiririz.

People who regularly work in the open air do not suffer from sleeplessness. - Düzenli olarak açık havada çalışan kişiler uykusuzluk sıkıntısı çekmezler.

in the open air, outdoors, outside, out of doors
{s} outdoor

Tom seems to enjoy being outdoors. - Tom açık havada olmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.

Generally speaking, children like to play outdoors. - Genelde çocuklar açık havada oynamayı sever.

açık havada et ızgarası
barbecue
açık havada gecelemek
bivouac
açık havada kahvaltı
alfresco breakfast
açık havada kurutmak
kipper
açık havada olan
hypethral
açık havada olan
hypaethral [Brit.]
açık havada oynanan dokuz kuka oyunu
bowls
açık havada yapılan konuşma
stump speech
açık hava
fresh air
açık hava
open air

We spent three hours in the open air. - Açık havada üç saat geçirdik.

People who regularly work in the open air do not suffer from sleeplessness. - Düzenli olarak açık havada çalışan kişiler uykusuzluk sıkıntısı çekmezler.

açık hava
outdoors

I loved being outdoors when I was younger. - Gençken açık havada olmayı severdim.

Tom seems to enjoy being outdoors. - Tom açık havada olmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.

açık hava
alfresco
açık hava
outdoor

Rugby is an outdoor game. - Ragbi bir açık hava oyunudur.

Tom loves being outdoors. - Tom açık havayı çok seviyor.

açık hava
open

We had a party in the open. - Bizim açık havada bir partimiz vardı.

Open-air markets sell food grown on local farms. - Açık hava pazarları yerel çiftliklerde yetiştirilen gıdaları satar.

açık hava
open-air

Italy is a large open-air museum. - İtalya büyük bir açık hava müzesidir.

Open-air markets sell food grown on local farms. - Açık hava pazarları yerel çiftliklerde yetiştirilen gıdaları satar.

açık hava
1. open air, outdoor; fresh air. 2. clear weather
açık hava
fair-weather
açık hava
a) open air, outdoor, fresh air b) clear weather c) open-air+
açık hava
the open

We had a party in the open. - Bizim açık havada bir partimiz vardı.

People who regularly work in the open air do not suffer from sleeplessness. - Düzenli olarak açık havada çalışan kişiler uykusuzluk sıkıntısı çekmezler.

açık hava
tiyatrosu open-air theater
açık hava
fair weather

After rain comes fair weather. - Yağmurdan sonra açık hava gelir.

açık hava
{s} hypaethral
açık hava
element
açık hava
hypethral
çadırda veya açık havada yapılan dini toplantı
camp meeting
التركية - التركية

تعريف açık havada في التركية التركية القاموس.

açık hava
Bahçe, park gibi yapı dışı olan yer
açık hava
Bulutsuz hava