Generally speaking, children like to play outdoors.
- Genelde çocuklar açık havada oynamayı sever.
I loved being outdoors when I was younger.
- Gençken açık havada olmayı severdim.
We had a good time in the open air.
- Açık havada iyi zaman geçirdik.
A few seconds ago I was in the open air and the bright daylight, and now my eyes refuse to serve me in this darkness.
- Birkaç saniye önce ben açık havada ve parlak gün ışığındaydım ve şimdi gözlerim bu karanlıkta bana hizmet etmeyi reddediyor.
Children who spend more time outdoors have a lower risk of myopia.
- Açık havada daha fazla zaman harcayan çocukların miyop riski daha düşüktür.
Tom loved being outdoors.
- Tom açık havada olmayı sevdi.
We had a good time in the open air.
- Açık havada iyi zaman geçirdik.
People who regularly work in the open air do not suffer from sleeplessness.
- Düzenli olarak açık havada çalışan kişiler uykusuzluk sıkıntısı çekmezler.
Generally speaking, children like to play outdoors.
- Genelde çocuklar açık havada oynamayı sever.
Tom seems to enjoy being outdoors.
- Tom açık havada olmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
Tom seems to enjoy being outdoors.
- Tom açık havada olmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
Tom doesn't have much interest in outdoor sports.
- Tom, açık hava sporlarına büyük ilgi duymuyor.
We had a good time in the open air.
- Açık havada iyi zaman geçirdik.
We had a party in the open.
- Bizim açık havada bir partimiz vardı.
Open-air markets sell food grown on local farms.
- Açık hava pazarları yerel çiftliklerde yetiştirilen gıdaları satar.
Italy is a large open-air museum.
- İtalya büyük bir açık hava müzesidir.
People who regularly work in the open air do not suffer from sleeplessness.
- Düzenli olarak açık havada çalışan kişiler uykusuzluk sıkıntısı çekmezler.
We had a good time in the open air.
- Açık havada iyi zaman geçirdik.
After rain comes fair weather.
- Yağmurdan sonra açık hava gelir.