We have a severe winter this year.
- Bu yıl şiddetli bir kış var.
We may have a very severe earthquake any moment now.
- Şu anda çok şiddetli bir deprem her an olabilir.
Comedians base their jokes on tragic situations like violent death or serious accidents.
- Komedyenler şakalarını şiddetli ölüm ya da ciddi kazalar gibi trajik durumlara dayandırırlar.
Floods, violent wind storms, droughts, killing frosts, and the problems of air pollution have all, on occasion, influenced modern society.
- Seller, şiddetli rüzgar fırtınaları, kuraklıklar, öldürücü donlar ve hava kirliliği sorunları hepsi,ara sıra, modern toplumu etkilenmiştir.
The winters were bitterly cold.
- Kışlar şiddetli soğuktu.
We were all shaking from the bitter cold.
- Hepimiz şiddetli soğuktan titriyorduk.
Gusty winds are making travel hazardous for high profile vehicles.
- Şiddetli rüzgarlar yüksek profilli araçlar için seyahati tehlikeli yapıyorlar.
Layla's house was devoured by a ferocious fire.
- Leyla'nın evi şiddetli bir yangınla yok oldu.
The strong earthquake in Hokkaido caused extensive damage.
- Hokkaido'daki şiddetli deprem geniş çaplı hasara neden oldu.
A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
- Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
Dozens of people have died in flash floods triggered by torrential rain.
- Onlarca insan şiddetli yağmurun yol açtığı ani su baskınlarında öldü.
This city will suffer from an acute water shortage unless it rains soon.
- Bu şehir, yağmur yağmazsa yakında şiddetli bir su sıkıntısı yaşayacaktır.
His observation is sharp, but he says very little.
- Onun gözlemi şiddetli fakat o çok az diyor.
There was a sharp peal of thunder.
- Şiddetli bir gök gürültüsü vardı.
If the climate is harsh and severe, the people are also harsh and severe.
- Eğer iklim sert ve şiddetli ise, insanlar da sert ve şiddetlidir.
The fire is burning furiously.
- Yangın şiddetli bir şekilde yanıyor.
The fire is burning furiously.
- Yangın şiddetli bir şekilde yanıyor.
The heavy rain made them put off their departure.
- Şiddetli yağmur, onların kalkışını erteledi.
As you know, we were late due to the heavy rain.
- Bildiğiniz gibi, şiddetli yağmurun sonucu olarak geç kaldık.
Tom is extremely violent.
- Tom son derece şiddetli.
Tom speaks with a deep southern accent.
- Tom şiddetli bir güney aksanıyla konuşur.
We've seen drastic changes since then.
- O zamandan beri şiddetli değişiklikler gördük.
It's so fucking cold!
- Hava çok şiddetli soğuk.
His thirst is fierce.
- Onun susuzluğu şiddetli.
Another fierce battle was ready to begin.
- Şiddetli bir savaş daha başlamaya hazırdı.
How can I ignore pain this intense?
- Bu kadar şiddetli ağrıyı nasıl görmezden gelebilirim?
That was really intense.
- O gerçekten şiddetliydi.
The torrential rain did quite a bit of damage.
- Şiddetli yağmur bir hayli zarara yol açtı.
Dozens of people have died in flash floods triggered by torrential rain.
- Onlarca insan şiddetli yağmurun yol açtığı ani su baskınlarında öldü.
The soprano received thunderous applause for her performance.
- Soprano performansı için şiddetli alkış aldı.
That looks so excruciatingly boring.
- O çok şiddetli şekilde sıkıcı görünüyor.
The argument is rigorous and coherent but ultimately unconvincing.
- Tartışma şiddetli ve ahenkli ama sonuçta inandırıcı değil.
It snowed hard yesterday.
- Dün şiddetli kar yağdı.
It's raining hard tonight.
- Bu gece şiddetli yağmur yağıyor.
Television shows violence, which influences, above all, younger people.
- Televizyon şiddet gösteriyor, her şeyden önce daha genç insanları etkiler.
He believed that blacks could win their fight for equal rights without violence.
- O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu.
His running away from home is due to his father's severity.
- Onun evden kaçması babasının şiddetinden dolayıdır.
It was pouring rain all morning long.
- Sabah saatlerinde şiddetli yağmur yağıyordu.
It poured for three days.
- Üç gün şiddetli yağmur yağdı.
The roof was torn off by the gale.
- Çatı şiddetli rüzgar tarafından yırtılmıştı.
The game was canceled because of heavy rain.
- Şiddetli yağmur nedeniyle, oyun iptal edildi.
A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
- Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
We were shocked by the intensity of our mother's anger.
- Annemizin öfkesinin şiddetiyle şok olduk.
The storm raged fiercely all that night.
- Fırtına bütün o gece şiddetle esmişti.
The storm raged for three days.
- Fırtına üç gün şiddetle devam etti.
The game was canceled because of heavy rain.
- Şiddetli yağmur nedeniyle, oyun iptal edildi.
The heavy rain prevented us from going fishing.
- Şiddetli yağmur balık tutmaya gitmemizi engelledi.
A baby was flung out of its mother's arms when a plane hit severe turbulence while commencing its descent prior to landing.
- Bir bebek iniş öncesinde inişe başlarken bir uçak şiddetli türbülansa çarptığında bir bebek annesinin kollarına atıldı.
Fizik te ki manası.
The argument is rigorous and coherent but ultimately unconvincing.
- Tartışma şiddetli ve ahenkli ama sonuçta inandırıcı değil.
We are vehemently opposed to political correctness.
- Biz şiddetle politik doğruluğa karşı çıkıyoruz.
Tom vehemently denied the accusations.
- Tom suçlamaları şiddetle reddetti.