When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job.
 - Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.
If it hadn't been for Lindbergh's luck and his knowledge of flying, he could never have succeeded in crossing the Atlantic.
 - Lindbergh'in şansı ve uçuş bilgisi olmasaydı, Atlantiği geçmeyi asla başaramazdı.
By good fortune, they escaped.
 - Iyi şans sayesinde onlar kaçtı.
You'll make a fortune by taking a chance.
 - Bir şans elde ederek bir kader yaratacaksın.
Gerhard Schroeder is the first German chancellor not to have lived through World War II.
 - Gerhard Schröder, II. Dünya Savaşı boyunca yaşamayan ilk şansölyedir.
I had a chance to meet him in Paris.
 - Paris'te onunla buluşma şansım vardı.
I am happy about your good luck.
 - Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
Happiness in marriage is entirely a matter of chance.
 - Evlilikte mutluluk tamamen şans işi.
By good fortune, they escaped.
 - Iyi şans sayesinde onlar kaçtı.
She had the good fortune to get into the school she wanted to.
 - Şanslıydı ki istediği okula girdi.
Tom didn't think he had a chance to succeed, but he at least wanted to give it a shot.
 - Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi.
This is our only shot.
 - Bu bizim tek şansımız.
I knew that I'd break her heart, but I had no choice.
 - Onun kalbini kıracağımı biliyordum ama hiç şansım yoktu.
Tom can't catch a break.
 - Tom bir şans yakalayamaz.
I should've hit Tom while I had the chance.
 - Şansım varken Tom'u vurmalıydım.
Tom was lucky that Mary didn't hit him.
 - Mary ona vurmadığı için Tom şanslıydı.
The people exulted over their good luck.
 - İnsanlar iyi şanslarıyla övündüler.
Goodbye and good luck.
 - Güle güle ve iyi şanslar.
Tom got a chance to start over.
 - Tom'un başlamak için bir şansı var.
I am giving you a star.
 - Sana bir şans veriyorum.
Tom deserves another opportunity.
 - Tom başka bir şansı hak ediyor.
One day, all children in Malaysia will have the opportunity to attain an excellent education.
 - Bir gün, Malezya'nın tüm çocukları mükemmel bir eğitime ulaşma şansına sahip olacak.
Tom wished Mary good luck.
 - Tom Mary'ye iyi şans diledi.
I wish you good luck.
 - Sana iyi şanslar diliyorum.