When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job.
 - Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.
I know what a lucky boy I am.
 - Ben ne şanslı bir çocuk olduğumu biliyorum.
He had the good fortune to marry a pretty girl.
 - Güzel bir kızla evlenmek için iyi şansı vardı.
You'll make a fortune by taking a chance.
 - Bir şans elde ederek bir kader yaratacaksın.
Gerhard Schroeder is the first German chancellor not to have lived through World War II.
 - Gerhard Schröder, II. Dünya Savaşı boyunca yaşamayan ilk şansölyedir.
Any chance you know where I put my keys?
 - Anahtarlarımı nereye koyduğumu bilmen için şans var mı?
I want to believe there's still a chance for us to be happy together.
 - Halen birlikte mutlu olma şansımızın olduğuna inanmak istiyorum.
You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
 - Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
He had the good fortune to marry a pretty girl.
 - Güzel bir kızla evlenmek için iyi şansı vardı.
She had the good fortune to get into the school she wanted to.
 - Şanslıydı ki istediği okula girdi.
This is our only shot.
 - Bu bizim tek şansımız.
I've never seen a shot like that.
 - Hiç böyle bir şans görmemiştim.
Do you believe that you will get seven years of bad luck if you break a mirror?
 - Bir ayna kırarsan yedi yıl kötü şansa uğrayacağına inanıyor musun?
Tom can't catch a break.
 - Tom bir şans yakalayamaz.
You're lucky Tom didn't hit you.
 - Tom sana çarpmadığı için şanslısın.
I should've hit Tom while I had the chance.
 - Şansım varken Tom'u vurmalıydım.
I am happy about your good luck.
 - Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
I wish you good luck.
 - Sana iyi şanslar diliyorum.
I thank my lucky stars that I'm still alive.
 - Hala hayatta olduğum için şansıma şükrediyorum.
There is no one who is born under an unlucky star, there are only people who cannot read the sky.
 - Şanssız bir yıldızın altında doğmuş olan kimse yoktur, sadece gökyüzünü okuyamayan insanlar vardır.
One day, all children in Malaysia will have the opportunity to attain an excellent education.
 - Bir gün, Malezya'nın tüm çocukları mükemmel bir eğitime ulaşma şansına sahip olacak.
Tom deserves another opportunity.
 - Tom başka bir şansı hak ediyor.
I wish you good luck.
 - Sana iyi şanslar diliyorum.
The people exulted over their good luck.
 - İnsanlar iyi şanslarıyla övündüler.