üncü

listen to the pronunciation of üncü
التركية - الإنجليزية

تعريف üncü في التركية الإنجليزية القاموس.

ün
fame

He won fame as a novelist. - Romancı olarak ün kazandı.

Christopher Columbus did not find fame. It was fame who found Christopher Columbus. - Christopher Columbus, ün bulmadı. Christopher Columbus'u bulan ündü.

ün
reputation

He has a reputation for taking a long time to make a decision. - Geç karar vermesiyle ünlüdür.

Tom has a reputation of never listening to anybody's advice. - Tom kimsenin tavsiyesi asla dinlemeyen bir üne sahiptir.

ün
{i} kudos
ün
{i} celebrity

You're a celebrity now. - Sen artık bir ünlüsün.

She wants to be a celebrity. - O ünlü biri olmak istiyor.

ün
note

To my surprise, the noted psychologist was accused of a kidnapping. - Benim için sürpriz oldu, ünlü psikolog çocuk kaçırmakla suçlandı.

She is a noted singer. - O, ünlü bir şarkıcıdır.

ün
voice
ün
sound

The Anglophones always complained about the vowels /a e i o u/ in artificial languages. Those sounds are used because most other sounds other people cannot pronounce. - Anglofonlar her zaman yapay dillerdeki ünlü seslerden/aeiou/ şikâyet ettiler. Bu sesler diğer insanların telaffuz edemedikleri diğer birçok seslerden dolayı kullanılırlar.

ün
repute

This is a true story. A woman was admitted to a reputed obstetrics clinic to give birth. - Bu gerçek bir hikaye. Bir kadın, doğurmak için ünlü bir kadın-doğum kliniğine yatırıldı.

ün
glory
ün
eminence
ün
distinction
ün
name

All the streets in this area are named after famous people. - Bu bölgedeki tüm sokaklar ünlü kişilerin adını taşır.

My wardrobe has four doors and two mirrors. It was manufactured by a Swedish company, whose name contains three vowels and a consonant. - Gardrobumun dört kapısı ve iki aynası var. Adı, üç sesli harf ve bir ünsüz içeren bir İsveç şirketi tarafından üretildi.

ün
prominence
ün
renown

He gained renown through the novel. - O, roman sayesinde ün kazandı.

He was renowned to be a very good pilot. - O çok iyi bir pilot olduğu için ünlüydü.

ün
{i} rep

He has a reputation for taking a long time to make a decision. - Geç karar vermesiyle ünlüdür.

Tom has a very bad reputation around town. - Tom şehrin civarında çok kötü bir üne sahiptir.

ün
fame, reputation, repute, celebrity, glory, name, renown, character " şöhret, şan, nam; voice, sound" ses
ün
fame, reputation
ün
laurels
ün
voice, sound
ün
report
ün
prestige
ün
bays
ün
bay
ün
record

You can tell this is college radio. First of all, they actually play records; secondly, they keep playing them at the wrong speed. - Bunu üniversite radyosunda anlatabilirsin. Her şeyden önce onlar aslında kayıtları çalarlar; ikinci olarak onları yanlış hızda çalmaya devam ederler.

Sami was falsifying his university records. - Sami üniversite kayıtlarını tahrif ediyordu.

ün
honor

The college bestowed an honorary degree on him. - Üniversite ona fahri doktora unvanı verdi.

She is an honor to our college. - O bizim üniversite için bir onurdur.

التركية - التركية

تعريف üncü في التركية التركية القاموس.

Ün
nam
ün
Ses
ün
Ses, haber, bilgi
ün
İyi bir nitelikte bilinip tanınmış olma durumu, şöhret, şan, nam
ün
Ses. İyi bir nitelikte bilinip tanınmış olma durumu, şöhret, şan, nam: "O kadar ünü ve başarıyı yakıştıramamıştı bu yüze."- T. Buğra