There are few places in the world that give you such freedoms.
- Dünyada size böyle özgürlükler veren çok az yer vardır.
They want to destroy your freedoms.
- Onlar özgürlüklerini yok etmek istiyorlar.
They fought for their liberty.
- Onlar özgürlükleri için savaştılar.
Lincoln granted liberty to slaves.
- Lincoln kölelere özgürlük verdi.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
Old-timers might argue the Internet was freest during the Usenet days.
- Yaşlılar, Usenet günlerinde internetin daha özgür olduğunu iddia edebilirler.
Is freedom a place or an idea?
- Özgürlük bir yer ya da bir fikir midir?
They are struggling for freedom.
- Onlar özgürlük için mücadele veriyorlar.
I want to be more independent.
- Ben daha özgür olmak istiyorum.
When you're alone in your apartment, you feel independent. When you're alone in your room, you feel free. When you're alone in your bed, you feel lonely.
- Apartmanında tek başına olduğunda, bağımsız hissedersin. Odanda tek başına olduğunda, özgür hissedersin. Yatağında tek başına olduğunda, yalnız hissedersin.
Take a liberal view of young people.
- Genç insanların özgürlükçü görüşünü al.
Senator Kerry was considered a liberal.
- Senatör Kerry bir özgürlükçü olarak kabul edildi.
You are at liberty to leave any time.
- Her zaman gitmekte özgürsün.
I'm not at liberty to tell you about the incident.
- Kaza hakkında sana anlatmakta özgür değilim.
Take a liberal view of young people.
- Genç insanların özgürlükçü görüşünü al.
Paris did her best to defend her liberties.
- Paris, özgürlüklerini savunmak için elinden geleni yaptı.
The Statue of Liberty is the symbol of America.
- Özgürlük anıtı Amerika'nın sembolüdür.
The essence of liberty is mathematics.
- Özgürlüğün özü matematiktir.