ödünç verme

listen to the pronunciation of ödünç verme
التركية - الإنجليزية
lending

I finally talked Tom into lending me his bicycle. - Sonunda Tom'u bisikletini bana ödünç vermesi için ikna ettim.

Tom finally talked Mary into lending him her accordion. - Tom sonunda Mary'yi akordeonunu ona ödünç vermesi için ikna etti.

loan

I wish I hadn't loaned Tom my car. - Keşke arabamı Tom'a ödünç vermeseydim.

Tom wanted Mary to loan him some money. - Tom Mary'den ona biraz para ödünç vermesini istedi.

lend

Tom offered to lend me the money. - Tom parayı bana ödünç vermeyi önerdi.

I persuaded my mother to lend me her car. - Arabasını bana ödünç vermesi için annemi ikna ettim.

{i} loaning
accommodation
ödünç vermek
lend

Tom was kind enough to lend me the money I needed. - Tom ihtiyacım olan parayı bana ödünç vermek için yeterince nazikti.

I don't lend my books to any of the students. - Öğrencilerden herhangi birine kitaplarımı ödünç vermek istemiyorum.

ödünç vermek
to lend
ödünç ver
lend

I'll lend you my notebook. - Defterimi sana ödünç vereceğim.

Could you lend me your bicycle for a couple of days? - Bisikletini birkaç günlüğüne bana ödünç verebilir misin?

ödünç ver
{f} loaning
ödünç ver
{f} lending

Thank you for lending us the book. - Bize kitabı ödünç verdiğin için teşekkür ederim.

Tom, would you mind lending me ten dollars? - Tom, bana on dolar ödünç verir misin?

ödünç ver
{f} lent

The bank lent her 500 dollars. - Banka ona 500 dolar ödünç verdi.

I lent Tom and Paula my camera. - Tom ve Paula'ya kameramı ödünç verdim.

eğreti verme, ödünç verme
making improvised, lending
ödünç vermek
lent

bir şeyi ödünç vermek.

ödünç vermek
loaning
ödünç ver
{f} loan

The bank loaned her 500 dollars. - Banka ona 500 dolar ödünç verdi.

Please loan me your dictionary. - Bana sözlüğünü ödünç ver, lütfen.

ödünç vermek
loan
ödünç vermek
put out to loan
ödünç vermek
1. to lend (something). 2. to lend
التركية - التركية
ariyet
iare
Ödünç vermek
ikraz etmek
ödünç verme
المفضلات