Some of the students went by bus, and others on foot.
 - Bazı öğrenciler otobüsle gitti, diğerleri de yürüyerek gitti.
The students' lunch period is from twelve to one.
 - Öğrencilerin öğlen yemeği zamanı saat on ikiden saat bire kadardır.
The pupil was punished for smoking.
 - Öğrenci sigara içtiği için cezalandırıldı.
The pupil held up his hand to ask a question.
 - Öğrenci bir soru sormak için elini kaldırdı.
She is a student who studies very hard.
 - O çok çalışan bir öğrencidir.
Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
 - Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
Few students know how to read Latin.
 - Latince'nin nasıl okunacağını çok az öğrenci bilir.
Praise stimulates students to work hard.
 - Övgü öğrencileri çok çalışmaya teşvik eder.
Tom just got his learner's permit.
 - Tom sadece öğrencisinin iznini aldı.
Educators should respect learners' mother tongue.
 - Eğitimciler öğrencilerin ana diline saygı göstermeliler.
This student isn't rich, he won a scholarship to study abroad.
 - Bu öğrenci zengin değil, o yurtdışında eğitim için bir burs kazandı.
Eileen was a very good student. She earned a scholarship to attend Syracuse University.
 - Eileen çok iyi bir öğrenciydi. O Syracuse Üniversitesinde okumak için bir burs kazandı.
Today schoolboys are more naughty than earlier.
 - Bugünkü erkek öğrenciler daha öncekilerden daha yaramazdırlar.
Tom was as excited as a schoolboy.
 - Tom bir öğrenci gibi heyecanlıydı.
Tom blushed like a schoolgirl.
 - Tom bir kız öğrenci gibi kızardı.
The court ruled that Muslim schoolgirls could not be exempted from swimming lessons.
 - Mahkeme, Müslüman öğrencilerin yüzme derslerinden muaf olamayacağına karar verdi.
Talebe 256'nın karekökü on altıdır diye cevapladı.
 - Öğrenci 256'nın karekökü on altıdır diye yanıtladı.
Toplam olarak takribî bin talebe var.
 - Toplam olarak yaklaşık bin öğrenci var.