çoğu

listen to the pronunciation of çoğu
التركية - الإنجليزية
most of

While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that. - Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.

My father's little library consisted chiefly of books on polemic divinity, most of which I read. - Babamın küçük kütüphanesi çoğu polemik tanrılığı içeren kitaplardan oluşuyordu, onların çoğunu okudum. esas oluşuyordu.

mostly, usually
mainly

His failure was mainly due to carelessness. - Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.

The audience consisted mainly of students. - Dinleyiciler çoğunlukla öğrencilerden oluşuyordu.

most, most of
most

Most children hate school. - Çoğu çocuk okuldan nefret eder.

There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends. - Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.

the best part of
more than

Most of the students are interested in finance more than industry. - Öğrencilerin çoğu sanayiden çok finansla ilgileniyor.

People often tell me more than I want to know. - İnsanlar çoğunlukla bana bilmek istediğimden daha fazlasını söylüyor.

most, most of; mostly, usually
often

When I was a child, I often went swimming in the sea. - Ben bir çocukken çoğu zaman denizde yüzmeye gittim.

Humility often gains more than pride. - Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.

predominantly
many

The coach called off the game because many of the players were down with the flu. - Oyuncuların çoğu grip yüzünden keyifsiz oldukları için koç oyunu iptal etti.

Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town. - Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.

mostly

Success depends mostly on effort. - Başarı çoğunlukla çabaya bağlıdır.

I mostly have fruit for breakfast. - Sabah kahvaltısı için çoğunlukla meyve yerim.

many of them
most#beautiful
çoğu kez/zaman
usually
çoğu gitti, azı kaldı
Most of it is over, the end is near
çoğu kez
dozen of times
çoğu kez
many times
çoğu kez
mostly, mostly
çoğu zaman
usually, mostly, more often than not
çoğu zaman
heaps of times
çoğu kez
frequently
çoğu kez
often

Cheese often lures a mouse into a trap. - Peynir çoğu kez bir fareyi bir tuzağa cezbeder.

The rich are often misers. - Zenginler çoğu kez pintidirler.

çoğu zaman
many

Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time. - Bu kabilenin atasal ayinlerinin çoğu zamanla kaybedilmiştir.

çoğu kez
oftentimes
çoğu kez
many a time
çoğu kez
most often
çoğu zaman
mostly
çoğu kez
mostly
çoğu zaman
more often than not
Azı çalan çoğu da çalar
(Atasözü) He who will steal the eggs, will steal the hen
azı karar çoğu zarar
(Atasözü) Too much of a good thing can be bad for you
bir çoğu
Many
Çoğu zaman
most of the time
çoğu kez
oft

Cheese often lures a mouse into a trap. - Peynir çoğu kez bir fareyi bir tuzağa cezbeder.

Tom and his friends often play cards until after midnight. - Tom ve arkadaşları, çoğu kez gece yarısına kadar kart oyunu oynar.

çoğu kez
ofttimes
التركية - التركية
Çok kimse
Bir şeyin büyük bölümü
Çoğu zaman, çok defa
Afyonkarahisar ilinde bir yayla
Bir şeyin büyük bölümü: "Biz o zaman okuduğumuz mısraların çoğunu ezber bilirdik."- A. Ş. Hisar. Çok kimse: "Arkadaşlarımın çoğu gibi mektebe lalalarla, uşaklarla gitmedim."- A. H. Tanpınar
çoğu kez
Birçok kere, defalarca