çantalar

listen to the pronunciation of çantalar
التركية - الإنجليزية

تعريف çantalar في التركية الإنجليزية القاموس.

çanta
bag

My bag is too old. I must buy a new one. - Çantam çok eski. Yeni bir tane almalıyım.

We got him to carry our bag. - Ona çantamızı taşıttık.

çanta
case

The pencil case is on the table. - Kalem çantası masanın üstünde.

I can't find my vanity case. - Makyaj çantamı bulamıyorum.

çanta
{i} briefcase

My briefcase is full of papers. - Evrak çantam kağıtlarla doludur.

Tom left his briefcase on the subway. - Tom çantasını metroda bıraktı.

çanta
{i} handbag

I'll return to get my handbag. - Ben el çantamı almak için geri döneceğim.

She had her handbag stolen. - O el çantasını çaldırdı.

çanta
satchel

Where is my satchel? It's on the chair. - Omuz çantam nerede? Sandalyenin üstünde.

çanta
book bag
çanta
burlap bag
çanta
haversack
çanta
handbags
çanta
bag of
çanta
(woman's) purse, handbag, or shoulder bag
çanta
briefcase, attaché case
çanta
carry-on bag, carry-on, traveling bag, valise; garment bag, suit bag, hanger case
çanta
purse

He stole my purse from me. - O, benden çantamı çaldı.

Mrs. Baker had her purse stolen. - Bayan Baker çantasını çaldırdı.

çanta
knapsack, rucksack; haversack
çanta
(plastik veya kâğıt) carrierbag
çanta
game bag
çanta
change purse
çanta
suitcase

Let's see what you've got in your suitcase. - Çantanızda neyiniz olduğuna bir bakalım.

You haven't put anything in your suitcase yet. - Henüz çantana bir şey koymadın.

çanta
(Konuşma Dili) plastic bag or sack (with handles); plastic shopping bag
çanta
bag; case
çanta
catchall
çanta
carryall
التركية - التركية

تعريف çantalar في التركية التركية القاموس.

çanta
Kösele, meşin, kumaş gibi hafif malzemeden yapılıp büyüklüğüne göre para, evrak, yiyecek koyup taşımaya yarayan kap: "Yanından hiç ayırmadığı çantasında bir kütüphane bulursunuz."- Y. Z. Ortaç
çanta
Kösele, meşin, kumaş gibi hafif malzemeden yapılıp büyüklüğüne göre para, evrak, yiyecek koyup taşımaya yarayan kap