çıktılar

listen to the pronunciation of çıktılar
التركية - الإنجليزية

تعريف çıktılar في التركية الإنجليزية القاموس.

çıktı
(Ticaret) outcome
çıktı
output

Last year's output of coal fell short of the standard. - Geçen yılın kömür çıktısı standardın gerisinde kaldı.

Thanks to technological innovations, maximum outputs of the factory have doubled. - Teknolojik yenilikler sayesinde, fabrikanın maksimum üretimi iki katına çıktı.

Çıktı
(Antika) hard copy
çık
drop out of
çık
(Bilgisayar) break

What would you do if war were to break out? - Savaş çıksa ne yaparsın?

I went for a walk after breakfast. - Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktım.

çık
(Bilgisayar) escape

Tom pointed to the fire escape. - Tom yangın çıkışını işaret etti.

Her name often escapes me. - Onun adı sık sık hatırımdan çıkıyor.

çıktı
output signal
çıktı
(Bilgisayar) output to
çıktı
thruput
çık
{f} exit

The exit flowrate is proportional to the pressure difference around the exit valve. - Çıkıştaki akış hızı, çıkış kapakçığının etrafındaki basınç farkıyla orantılıdır.

Where is the emergency exit? - Acil çıkış kapısı nerede?

çık
got out

Tom got out of the hospital. - Tom hastaneden çıktı.

When I got out of prison, Tom helped me get back on my feet. - Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu.

çık
{f} exited

The old woman exited the bus. - Yaşlı kadın otobüsten çıktı.

Sami exited the underground parking lot. - Sami yeraltı otoparkından çıktı.

çık
went forth
çık
go out

Daddy, may I go out and play? - Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?

I can't go out because I have a lot of homework. - Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.

çık
move up
çık
emerge

It will be four years before the definite result of beef liberalization emerges. - Sığır serbestleştirilmesinin kesin sonucu ortaya çıkmadan önce dört yıl olacak.

The robber emerged from the darkness. - Karanlıktan bir soyguncu ortaya çıktı.

çık
gone forth
çık
took off for
çık
go forth
çık
emanate
çık
take off for
çık
taken off for
çık
get out

They'll get out of class in forty minutes. - Kırk dakika içerisinde sınıftan çıkacaklar.

By the time you get out of prison, she'll have been married. - Sen hapishaneden çıkıncaya kadar o evlenmiş olacak.

çıktı
printed out
çıktı
grew to
çıktı
arose

Then arose the question of where we were to get the necessary machinery. - Sonra gerekli makineyi nereden alacağımız sorunu ortaya çıktı.

A problem immediately arose. - Aniden bir sorun ortaya çıktı.

çıktı
turned out

The news turned out to be true. - Haberin doğru olduğu çıktı.

All my efforts turned out to be useless. - Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.

çıktı
came out

He came out with an angry face. - O öfkeli bir yüz ile dışarı çıktı.

The boy cried Wolf, wolf! and the villagers came out to help him. - Kurt, kurt diye çocuk bağırdı! ve köylüler ona yardım etmek için dışarı çıktılar.

çık
quit

Tom couldn't quite make out what the sign said. - Tom işaretin ne anlama geldiğini tam olarak çıkaramadı.

She advised him to take a long holiday, so he immediately quit work and took a trip around the world. - O, ona uzun bir tatile çıkmasını tavsiye etti, bu yüzden o, derhal işi bıraktı ve dünya yolculuğuna çıktı.

çık
exeunt
çıktı
(Ekonomi)output
çıktı
output , printout
çıktı
comp. output data, output
çıktı
throughput
çıktı
waste, waste product (from a factory)
çıktı
minus
çıktı
readout
التركية - التركية