yaklaştırma

listen to the pronunciation of yaklaştırma
التركية - الإنجليزية
approximation
adduction
zoom in
apposition
keep off
kept off
yaklaştırma mıknatısı
convergence magnet
yaklaştırma yöntemi
approximate method
yaklaş
(Bilgisayar) zoom in
yaklaş
(Bilgisayar) zoom
yaklaş
{f} near

Although it was a long way back to the station, little by little the old wagon drew near. - İstasyona geri dönüş uzun bir yol olmasına rağmen, eski vagon yavaş yavaş yaklaştı.

Your birthday is drawing near. - Doğum günün yaklaşıyor.

yaklaş
{f} approach

The president is difficult to approach. - Başkana yaklaşmak zordur.

He is a hard man to approach. - O yaklaşması zor bir adamdır.

yaklaş
{f} approximate

Dogs breathe approximately 30 times a minute. - Köpekler yaklaşık olarak dakikada otuz kez nefes alır.

The bridge is approximately a mile long. - Köprü yaklaşık bir mil uzunluğunda.

yaklaş
come near

Don't come near the bulldog in case it bites. - Isırma ihtimaline karşın bir buldoğa yaklaşma.

He does not let the opponent come near him. - O, rakibin ona yaklaşmasına izin vermez.

yaklaş
{f} nearing

The end of my probation period is nearing. - Benim deneme süremin sonu yaklaşıyor.

We're slowly nearing the end. - Biz yavaş yavaş sona yaklaşıyoruz.

yaklaştırmak
draw sth up
huzme yaklaştırma
beam convergence
yaklaştırmak
to approximate
yaklaştırmak
to approximate (something) to
yaklaştırmak
zoom in
yaklaştırmak
bring closer
yaklaştırmak
adduct
yaklaştırmak
to draw (one thing) near (another)
yaklaştırmak
to allow (someone) to have sexual intercourse with, let (someone) have sex with
yaklaştırmak
bring near
yaklaştırmak
approach
yaklaştırmak
apply
التركية - التركية
Yaklaştırmak işi
takrip
(Osmanlı Dönemi) takrib
Yaklaştırmak
tutmak
yaklaştırmak
İki şeyi birbirine yakın duruma getirmek
yaklaştırmak
Bir şeyi kendine yakın duruma getirmek. İki şeyi birbirine yakın duruma getirmek: "Sandalyesini biraz yaklaştırmak ister gibi yaparak söze yeniden başladı."- M. Ş. Esendal
yaklaştırmak
Bir şeyi kendine yakın duruma getirmek