Looting, raping, and plundering are common during wartime.
- Yağma, tecavüz ve talan, savaş sırasında yaygındır.
We won't tolerate any looting.
- Herhangi bir yağmalamaya katlanmayacağız.
Let's go to loot the supermarket!
- Süpermarketi yağmalamaya gidelim!
Looters stole ancient artifacts from the tomb.
- Yağmacılar mezardan antik eserler çaldı.
Looting, raping, and plundering are common during wartime.
- Yağma, tecavüz ve talan, savaş sırasında yaygındır.
Sami and Layla pillaged Farid's house.
- Sami ve Leyla, Ferit'in evini yağmaladı.
The barbarians raped and pillaged our city.
- Barbarla saldırdı ve şehrimizi yağmaladı.
The massacre in Norway and the recent rebellion and the booty in England, are dreadful in consideration of the circumstances that the world drifted into.
- Norveç'te yaşanan katliam ve son günlerde İngiltere'deki ayaklanma ve yağma, dünyanın içine sürüklendiği durum itibarı ile dehşet vericidir.
It looks like it will start pouring any second now. Better take an umbrella.
- Her an yağmaya başlayacak gibi. En iyisi şemsiye almak.
To make matters worse, it began snowing.
- Daha da kötüsü, kar yağmaya başladı.
Although it is snowing, I must go.
- Kara yağmasına rağmen, gitmek zorundayım.
I bought a bottle of salad oil.
- Bir şişe salata yağı aldım.
Oil and water don't blend.
- Su ve yağ birbirine karışmaz.
This is a rather fatty cut of meat.
- Bu oldukça yağlı bir et parçası.
I don't like a fat diet.
- Yağlı bir diyeti sevmiyorum.
The machine was clogged with grease.
- Makine, yağdan tıkanmış.
It's been raining for about a week.
- Yaklaşık bir haftadır yağmur yağmaktadır.
It has been raining for two days.
- İki gündür yağmur yağmaktadır.
Flattery won't get you anything.
- Yağcılık sana hiçbir şey getirmeyecek.
Imitation is the sincerest form of flattery.
- Taklit en samimi yağcılık biçimidir.