I think I'm gonna sneeze. Give me a tissue.
- Sanırım hapşıracağım... Bana bir mendil ver.
Give me something to do.
- Bana yapacak bir şey ver.
Our negotiations to lower export taxes suffered a big setback.
- İhracaat vergilerini düşürme müzakerelerimiz büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı..
The export of arms was not allowed.
- Silah ihracatına izin verilmedi.
I give you five minutes to resolve this issue.
- Sana bu problemi çözmen için beş dakika veriyorum.
I voted for the bond issue.
- Tahvil ihracı lehinde oy verdim.
Allen was given a problem that was impossible to solve.
- Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.
Food and blankets were given to the refugees.
- Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi.
I cannot render a judgment on that.
- Bu konuda bir karar veremiyorum.
The object flew away to the south, giving out flashes of light.
- Nesne, yanıp sönen ışıklar vererek, güneye doğru uçtu.
Television is a very important medium for giving information.
- Televizyon bilgi vermek için çok önemli bir araçtır.
My uncle gave him a present.
- Amcam ona bir hediye verdi.
I took one, and gave the other apples to my little sister.
- Birini ben aldım, diğer elmaları ise küçük kız kardeşime verdim.
Lincoln granted liberty to slaves.
- Lincoln kölelere özgürlük verdi.
The college granted him a scholarship.
- Üniversite ona bir burs verdi.
The manager bestowed a trophy on him.
- Müdür ona bir kupa verdi.
The college bestowed an honorary degree on him.
- Üniversite ona fahri doktora unvanı verdi.
I took it for granted that she would agree with me.
- Bana katılmayacağına hiç ihtimal vermemiştim.
He'll be granted American citizenship.
- Ona Amerikan vatandaşlığı verilecek.
The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident.
- İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.
Tom thought about reaching for his gun, but decided not to.
- Tom silahına davranmayı düşündü fakat yapmamaya karar verdi.
I am very happy to see you.
- I'm very glad to see you.
I am very happy to see you.
- I'm very happy to see you.
Ben az önce bu MP3 çaların en son sürümünü satın aldım.
- I just bought the latest version of this MP3 player.
Tatoeba'nın yeni sürümünü görmeye çok sabırsızlanıyorum.
- I'm very impatient to see the new version of Tatoeba.