It is hard to wake up without a strong cup of coffee.
- Bir fincan koyu kahve olmadan uyanmak zordur.
You have to wake up early tomorrow morning.
- Yarın sabah erken uyanmak zorundasın.
I want to wake up early tomorrow morning.
- Yarın sabah erken uyanmak istiyorum.
I have to wake up at 6:30.
- Ben saat 6.30'da uyanmak zorundayım.
As soon as she wakes up, we'll turn on the music.
- O uyanır uyanmaz müziği açacağız.
You have to wake up early tomorrow morning.
- Yarın sabah erken uyanmak zorundasın.
She was afraid of waking the baby.
- Bebeği uyandırmaya korkuyordu.
Don't bother waking me up at 4:00 a.m. I don't plan to go fishing tomorrow.
- Sabah 4:00'te beni uyandırmak için zahmet etmeyin. Yarın balık tutmaya gitmeyi planlamıyorum.
When the full moon falls down on the roof at night, all the farmers are woken up.
- Gece dolunay çatının üzerine düştüğünde, tüm çiftçiler uyanır.
He seemed to have just woken up from a dream.
- Az önce bir rüyadan uyanmış gibi görünüyordu.
Tom and Mary woke up early to see the first sunrise of the year.
- Tom ve Mary yılın ilk güneşinin doğuşunu görmek için erken uyandı.
The alarm woke up Mayuko.
- Alarm Mayuko'yu uyandırdı.
Although the alarm rang I failed to wake up.
- Alarm çalmasına rağmen uyanamadım.
Please wake me up at six tomorrow.
- Lütfen yarın saat 6'da beni uyandır.
He has trouble waking up on time.
- Onun zamanında uyanma sorunu var.
I've been having trouble waking up.
- Uyanmakta zorlanıyorum.
The police found a truck matching that description.
- Polis bu tanıma uyan bir kamyon buldu.