تعريف used to attempt to introduce a serious point in a less serious conversation في الإنجليزية التركية القاموس.
- seriously
- cidden
Cidden benimle yarışmak istiyor musun?
-Do you seriously want to race me?
Onun tarihsel ayrıntılar hakkında büyük bir bilgi deposu var fakat hayatta onun bir işe yaradığından cidden süphe duyuyorum.
-He has a great storehouse of knowledge about historical details but I seriously doubt that's of any use in life.
- seriously
- ciddi olarak
Gitmeyi ciddi olarak düşünüyor musun?
-Are you seriously thinking about going?
Boşanmayı ciddi olarak düşünüyor musun?
-Are you seriously thinking about divorce?
- seriously
- ciddiyetle
Tom neden önerimizi ciddiyetle kabul etmedi?
-Why wouldn't Tom take our offer seriously?
- seriously
- ciddi bir şekilde
Eşyaları biraz daha ciddi bir şekilde al.
-Take things a little more seriously.
Sınavı geçmek istiyorsanız, ciddi bir şekilde çalışmalısınız.
-You should study seriously if you want to pass the exam.
- seriously
- ağır şekilde
Barney ağır şekilde yaralandı.
-Barney was wounded seriously.
- seriously
- ağır
Her ikisi de ağır yaralandı.
-Both were seriously wounded.
Benim evcil köpeğim ağır hastaydı.
-My pet dog was seriously ill.
المصطلحات ذات الصلة
تعريف used to attempt to introduce a serious point in a less serious conversation في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- seriously
Now, seriously, why did the chicken cross the road?.