Çoğu kişi geçimleri için çalışmak zorunda.
 - Most people have to work for their livelihood.
Ben hiçbir canlıyı küçümsemiyorum. Tabii ki ben Allah değilim. Ben de kulum; hatalarım olmuştur, yalanlamıyorum.
 - I don't look down upon any living being. Needless to say, I'm no God. I'm a human being myself; I may have made mistakes, I do admit.
İnsan ruhu yeryüzünde bulunduğu müddetçe; müzik, canlı bir varlık gibi ona eş ve destek olup büyük anlam katacak.
 - So long as the human spirit thrives on this planet, music in some living form will accompany and sustain it and give it expressive meaning.
Yaşamımın geri kalanını Tom'la yaşayarak harcayamam.
 - I can't spend the rest of my life living with Tom.
Ölüm hiçbir şeydir. Onun yerine yaşayarak başla - sadece daha zor değil fakat aynı zamanda daha uzundur.
 - Dying's nothing. Start instead by living - not only is it harder, but it's longer as well.
Tímea, Polonya'da yaşayan bir Macardır.
 - Tímea is a Hungarian living in Poland.
Yaşayan hiçbir şey havasız yaşayamazdı.
 - No living thing could live without air.
Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
 - He earns his living by teaching English.
Ben bu tür bir hayatı yaşamaktan usandım.
 - I'm tired of living this kind of life.