O hiç gözükmedi, bu onu huzursuz etti.
- He did not appear at all, which made her very uneasy.
Bazen gelecek ile ilgili huzursuzlanıyorum.
- I sometimes get uneasy about the future.
Tom hakkında biraz tedirgin hissediyorum.
- I feel a little uneasy about Tom.
Sami gerçekten tedirgin hissetti.
- Sami felt really uneasy.
Sami kendini gerçekten rahatsız hissetti.
- Sami felt really uneasy.
Haber bizi rahatsız ediyor.
- The news makes us uneasy.
Endişe verici bir sessizlik vardı.
- There was an uneasy silence.
Tom Mary ile o konu hakkında konuşurken rahatsızlık hissetti.
- Tom felt uneasy talking to Mary about that matter.
... kiss three kids was just too easy ...
... easy for people to kind of make the leap to, well, I've ...