Her behavior is consistent with her words.
 - Onun davranışları sözleriyle tutarlı.
In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral.
 - Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.
Don't expect a coherent answer.
 - Tutarlı bir cevap beklemeyin.
The argument is rigorous and coherent but ultimately unconvincing.
 - Bu tartışma titiz ve tutarlı ama sonuçta inandırıcı.
In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral.
 - Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.