Bu kitap sana epey faydalı olabilir.
- This book may well be useful to you.
Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.
- Allow me to introduce Mayuko to you.
Siz sadece onu istemek zorundasınız ve o size verilecektir.
- You have only to ask for it and it will be given to you.
Ben size yazabildiğim kadar kısa sürede yazacağım.
- I will write to you as soon as I can.
Merhaba, siz Bay Ogawa mısınız?
- Hello, are you Mr Ogawa?
Siz burada bir öğretmen misiniz yoksa bir öğrenci misiniz?
- Are you a teacher or a student here?
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
Artık seni sevmiyorum.
- I don't like you anymore.
O, uzun süredir onlara yazmadı.
- He hasn't written to them in a long time.
Tom romanı onlara önerdi.
- Tom recommended the novel to them.
O, bana göre üç yıl kıdemli.
- She is senior to me by three years.
Bana göre bir anlamı yok.
- It doesn't make sense to me.
Sana satranç oynamayı öğreteceğim.
- I will teach you to play chess.
Sana küçük bir şey getirdim.
- I brought you a little something.
Tom bize yazacağını söyledi.
- Tom said he would write to us.
Niçin geç kaldığını bize açıklamasını talep ettik.
- We demanded that he explain to us why he was late.
Birlikte çalıştığım birinin yanında yaşıyorsun
- You live next to somebody I work with.
Bunu başka birine söyle.
- Tell it to somebody else.
Çek birine para ödeme yöntemidir.
- A check is a method of paying money to somebody.
Tom tanımadığı birinin yanında oturdu.
- Tom sat down next to someone he didn't know.
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
Sizin hangi tür şarabınız var?
- What kind of wine do you have?
Amerika Birleşik Devletlerinde, hapşırdıklarında birine çok yaşa deriz.
- In the U.S., we say bless you to someone when they sneeze.
Sabah ereksiyonu olmayan birine ödünç para verme.
- Don't lend money to someone who can't have a morning erection.
Bunun anahtarının nerede olduğunu biliyor musunuz?
- Do you know where the key to this is?
Bunun için anahtarınız var mı?
- Do you have the key to this?
Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.
- I am looking forward to hearing from you soon.
Ben sizden özür dilemeliyim.
- I must beg your pardon.
Ben senden daha güzelim.
- I am more beautiful than you.
Stevie Wonder'ın yeni albümü sende var mı?
- Do you have Stevie Wonder's new album?
Siz de ona önceden söyleyebilirsiniz.
- You may as well say it to him in advance.
Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.
- We had no choice but to leave the matter to him.
Buna alışabildiğimi düşünüyorum.
- I think I could get used to this.
O elbiseyi buna tercih ederim.
- I prefer that dress to this one.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
Artık seni sevmiyorum.
- I no longer love you.
Size patatesleri haşlayacağım.
- I'll boil you the potatoes.
Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
- You are not allowed to violate the rules.
You have to be at least 36 inches high to go on this ride.
You are all supposed to do as I tell you.
You must do as I tell you.
You must do as I tell you.
You are all supposed to do as I tell you.
... you mind Latino while you're at it ...
... When you finally settle, you find people ...