Anlamadığın şeyden nefret etme.
 - Don't dislike what you don't understand.
Benim ondan nefret etmem için geçerli bir nedenim yok.
 - There is no earthly reason for me to dislike her.
Ondan hoşlanmamak için Tom'u henüz yeterince iyi tanımıyorum
 - I don't know Tom well enough to dislike him yet.
Onun böceklere karşı güçlü bir antipatisi var.
 - She has a strong dislike of insects.
Ona hiç antipati duymuyorum.
 - I don't dislike him at all.
Onu sevmemeye başlıyorum.
 - I'm starting to dislike her.
Kedileri sevmememin nedeni budur.
 - This is why I dislike cats.
Tom hoşlanmaması kolay bir adamdır.
 - Tom is an easy guy to dislike.
Ondan hoşlanmamak için Tom'u henüz yeterince iyi tanımıyorum
 - I don't know Tom well enough to dislike him yet.
Onun aksine sen gayretlisin.
 - Unlike her, you are diligent.
Kız kardeşinin aksine, o, ebeveynlerinin ona verdiği dini inancı korudu.
 - Unlike his sister, he has retained the religious faith his parents brought him up in.
Gerekli arama fikrinden hoşlanmadım, fakat o yapılmalıydı.
 - I disliked the idea of the necessary call, but it had to be done.
Ben yalnız olmaktan hoşlanmam.
 - I dislike being alone.
Onu sevmemeye başlıyorum.
 - I'm starting to dislike her.
Çocuğum diş hekimini sevmez.
 - My child dislikes the dentist.
İlk bakışta onu beğenmedi.
 - He disliked her at first glance.
Birçok kişi bu değişikliği beğenmedi.
 - Many people disliked that change.