Kilidi kırmakta zorlanmadım.
- I had no difficulty breaking the lock.
Pencereyi kırmak için bir çekiç kullanıldı.
- A hammer was used to break the window.
Onlar şu anda bir mola veriyorlar.
- They're having a break at the moment.
Çalışmalarımda bir mola sırasında televizyon izledim.
- I watched television during a break in my studies.
Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktım.
- I went for a walk after breakfast.
O, kahvaltıdan önce bir yürüyüşe çıktı.
- He took a walk before breakfast.
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
- We must work hard to break down social barriers.
Herkesin bir kırılma noktası var.
- Everybody has a breaking point.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
- The bamboo bent but did not break.
Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.
- Tom didn't want to break Mary's heart.
Benim evimde partiler vermek istiyorsanız, daha sonra her şeyi temizleyin ve bir şey kırmayın, ya da zarar için ödeme yapın.
- If you want to have parties in my house, clean up everything afterwards, and don't break anything, or else pay for the damage.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
- A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
Adding 64-bit support broke backward compatibility with earlier versions.