Öğrencilerden herhangi birine kitaplarımı ödünç vermek istemiyorum.
 - I don't lend my books to any of the students.
Paranı ona ödünç vermek senin aptallığın.
 - It is stupid of you to lend him your money.
Paranı ona ödünç vermek senin aptallığın.
 - It is stupid of you to lend him your money.
Tom Mary'ye ödünç para vermekten daha iyisini bilmeliydi.
 - Tom should have known better than to lend money to Mary.
Arabasını bana ödünç vermesi için annemi ikna ettim.
 - I persuaded my mother to lend me her car.
Yoshiki meteliksizdi ve Goro'nun ona 20.000 yen ödünç vermesini istedi.
 - Yoshiki was hard up and asked Goro to lend him 20,000 yen.
Bisikletini birkaç günlüğüne bana ödünç verebilir misin?
 - Could you lend me your bicycle for a couple of days?
Bana bir zımba ödünç verebilir misiniz?
 - Can you lend me a stapler?