Molada bacaklarımı germek için kalktım.
- During the intermission I got up to stretch my legs.
Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.
- They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different.
Hızlı koşmak zorunda değilsiniz.
- You do not have to run fast.
Tom otobüsü yakalamak için koşmak zorunda kaldı.
- Tom had to run to catch the bus.
Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur.
- It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.
O, tüm ayak işlerini yaptı.
- He did all the legwork.
He was a descendant of Julius Caesar.
- O, Julius Caesar'ın torunu.
We want to leave our descendants a clean and green earth.
- Torunlarımıza temiz ve yeşil bir dünya bırakmak istiyoruz.
He sat surrounded by his grandchildren.
- Torunları tarafından çevrilmiş şekilde oturdu.
I didn't know your grandchildren lived in Boston.
- Torunlarının Boston'da yaşadığını bilmiyordum.
Tom is Mary's grandson.
- Tom Mary'nin erkek torunudur.
Hussein, the grandson of Prophet Mohammad, was martyred in Karbala in the year 680.
- Hz. Muhammed'in torunu Hz. Hüseyin 680 yılında Kerbela'da şehit edildi.
She searched for her granddaughter who had been taken away.
- O kaçırılan torununu aradı.
The old lady smiled at her granddaughter.
- Yaşlı bayan kız torununa gülümsedi.
I didn't know your grandchildren lived in Boston.
- Torunlarının Boston'da yaşadığını bilmiyordum.
An old man sat surrounded by his grandchildren.
- Yaşlı bir adam etrafı torunlarıyla çevrili olarak oturdu.
... We're going to run out of time. ...
... years -- it used to be the student loan program was run ...