O, resimler vasıtasıyla fikrini açıkladı.
- She explained her idea by means of pictures.
Balıkçı kendini yüzen bir tahta vasıtasıyla kurtardı.
- The fisherman saved himself by means of a floating board.
Onların hepsinin bağımsız araçları vardır.
- All of them have independent means.
Taşımacılık araçlarımız yok.
- We have no means of transportation.
Başarı çok para anlamına gelir, değil mi?
- Success means much money, doesn't it?
O, kazandığından çok para harcıyor.
- He lives beyond his means.
Ancak, sadece insan topluluğunun bir iletişim aracı olarak sözlü dili vardır.
- However, only the human community has verbal languages as a means of communication.
Telefon bir iletişim aracıdır.
- The telephone is a means of communication.
Eldeki tüm imkanları kullanarak görevi bitirmelisin.
- You must finish the task by any means necessary.
Kendi imkanlarınla yaşamalısın.
- You should live within your means.
Olası tüm araçları denedim.
- I tried all possible means.
Mümkün olan tüm araçlar denendi.
- All possible means have been tried.
Onun asla cesareti eksik değil.
- He is by no means wanting in courage.
Sonuç asla tatmin edici değildi.
- The result was by no means satisfactory.
Tom olanaklarının ötesinde iyi yaşıyordu.
- Tom was living well beyond his means.
Ayda bir milyon yen kazanmak kesinlikle olanaksızdır.
- It's by no means impossible to earn one million yen a month.
Bu işaret yürüme anlamına gelir.
- This signal means don't walk.
Bu, onları bir ders kitabı için, bir uygulama için, bir araştırma projesi için, her şey için yeniden serbestçe kullanabileceğin anlamına gelir.
- This means you can reuse them freely for a textbook, for an application, for a research project, for anything!
Akla gelebilecek her yolu denedim.
- I have tried every means imaginable.
Mümkün olan tüm yollarla bir savaşı önlemeliyiz.
- We must prevent a war by all possible means.
Sağlık her şey demektir.
- Health means everything.
Eğitim okula gitmekten daha fazla bir şey demektir.
- Education means something more than going to school.
Ne pahasına olursa olsun, onu istediğini söyledin!
- You said you wanted it by any means!
Şüphesiz onu ben yapacağım.
- I'll do it by all means.
Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.
- I must save the drowning child by all means.
Some kind of writer. He didn't have to make a living; he had means.
... And that means, yes, we still continue to open up new areas for drilling. We continue ...
... are called to check a conscious which means houses built overnight ...