التركية - الإنجليزية
تعريف tarağı في التركية الإنجليزية القاموس.
- tarak
- comb
You can use a fine-toothed comb to check for nits.
-Bit yumurtalarını kontrol etmek için ince dişli bir tarak kullanabilirsiniz.
Don't recommend a bald guy to buy a comb.
-Kel bir adama tarak almayı önerme.
- tası tarağı toplamak
- to pack up one's belongings, pack up one's traps (hurriedly)
- tası tarağı toplamak
- to pack bag and baggage
- kendir tarağı
- (Tekstil) hemp
- kendir tarağı
- (Tekstil) breaker
- keten tarağı
- brake
- tarak
- dredging machine
- tarak
- (Gıda) pilgrim scallop
- tarak
- doffer
- tarak
- scollop
- tarak
- comber
- tarak
- drag
- tarak
- scallop
Tom was taken to the emergency room after eating bad scallops.
-Tom kötü tarak kabuğu yedikten sonra acil servise götürüldü.
Scallops are on sale today.
-Deniz tarakları bugün satılık.
- diş tarağı
- (Mühendislik) Thread pitch gauge, threading gauge
- tarak
- dredgers
- tarak
- clam
- cep tarağı
- pocket comb
- cep tarağı
- pocketcomb
- deniz tarağı
- clam
The largest kind of clam is the giant clam.
-Deniz tarağının en büyük türü dev deniz tarağıdır.
Clams, mussels and oysters have shells.
-Deniz tarağı, midye ve istiridyelerin kabukları vardır.
- deniz tarağı
- dredge, dredger
- deniz tarağı çorbası
- clam chowder
Tom ate a bowl of clam chowder.
-Tom bir kase deniz tarağı çorbası yedi.
- dokuma tarağı
- reed
- emme tarağı
- sucking dredge
- eğe tarağı
- file card
- fesçi tarağı
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: tarakotugiller,müştiye) [syn.: fesçi tarağı, çobantarağı] cut-leaved teasel
- fırın tarağı
- rake
- istiridye tarağı
- oyster rake
- kendir tarağı
- hatchel
- keten tarağı
- ripple
- keten tarağı
- hatchel
- keten tarağı
- hackle
- keten tarağı
- flax comb, ripple
- keten tarağı ile tara
- hackle
- keten tarağı ile taramak
- heckle
- keten ve kendir tarağı
- (Tekstil) hackic
- pamuk tarağı
- cotton gin
- peynir tarağı
- cheese rake
- polen tarağı
- (Arılık) pollen rake
- sır tarağı
- (Arılık) uncapping fork
- tarak
- rake; harrow
- tarak
- dragnet
- tarak
- gill (of a fish)
- tarak
- reed (a device on a loom)
- tarak
- a striped pattern (in a piece of embroidered cloth)
- tarak
- card or comb (for dressing wool, etc.); hackle, hatchel (for dressing flax, hemp, jute)
- tarak
- comb (a tool used in dressing stone)
- tarak
- metacarpus (of a human hand)
- tarak
- instep, metatarsus (of a human foot)
- tarak
- scallop, cockle
- tarak
- dredge, dredging machine
- tarak
- comb; card, comb, comber, doffer; rake, harrow; (ayak) instep; scallop, scollop
- tarak
- (istridye benzeri canlı) scollop
- tarak
- crest (of feathers on a bird's head)
- tarak
- comb (used to comb the hair or hold it in place)
- tarak
- dredger
- tarak
- (dokuma) card
- tarak
- cockle
- tarak
- bugrake
- tarak
- pecten
المصطلحات ذات الصلة
التركية - التركية
تعريف tarağı في التركية التركية القاموس.
- taşçı tarağı
- Mozaik sıvayı taramak için kullanılan dişli çelik kalem
- Tarak
- miska
- TARAK
- (Osmanlı Dönemi) Bulutların bir yere toplanması
- TARAK
- (Osmanlı Dönemi) Aynı cinsten olan şeylerden bazısı bazısının üstünde olması
- Tarak
- şane
- Tarak
- şana
- Tarak
- (Osmanlı Dönemi) MEŞT
- Tarak
- (Osmanlı Dönemi) MİŞKA
- ayak tarağı
- bakınız: tarak
- tarak
- Solungaç
- tarak
- iki çenetli çeşitli yumuşakçalara verilen ortak ad
- tarak
- Suda yaşayan hayvanlarda solungaç
- tarak
- Ayağın ön tarfının hemen üstündeki tümsek kısım
- tarak
- Saçların, sakalın, hayvan tüylerinin karışıklığını gidermeye veya kadınların saçlarını tutturmaya yarayan dişli araç
- tarak
- Saçların, sakalın, hayvan tüylerinin karışıklığını gidermeye ya da kadınların saçlarını tutturmaya yarayan dişli araç
- tarak
- Yuvarlak ve yelpaze biçiminde kabuğu olan bir yumuşakça
- tarak
- Bahçıvanlıkta toprağın taşını ayıklamak için kullanılan, ucu bu biçimde olan araç, tırmık
- tarak
- Yassı solungaçlılardan, kabukları yuvarlak, yelpaze biçiminde bir yumuşakça
- tarak
- Saçların, sakalın, hayvan tüylerinin karışıklığını gidermeye veya kadınların saçlarını tutturmaya yarayan dişli araç: "Fil dişi tarağı da aşırmışlar, asıl buna canım yandı."- R. H. Karay
- tarak
- Karda insan geçebilecek genişlikte açılan yol
- tarak
- Bahçıvanlıkta toprağın taşını ayıklamak için kullanılan, ucu bu biçimde olan araç
- tarak
- Dokuma tezgâhlarında, dişleri arasından arış ipliklerinin geçtiği tarak biçiminde araç
- tarak
- Ayağın yüksek olan üst bölümü
- tarak
- İnsanda ayağın yüksek olan üst bölümü
- tarak
- Bazı kuşların başında bulunan yelpaze biçiminde tepelik
المصطلحات ذات الصلة
tarağı
الواصلة
ta·ra·ğıResimler
السابق
المفضلات