tamamlık

listen to the pronunciation of tamamlık
التركية - الإنجليزية
{i} integrity
completeness
tamam
okay

It's okay to look, but it's rude to stare. - Görünmek için tamam ama bakmak için kaba.

My studies are going okay. - Benim çalışmalar tamam olacak.

tamam
alright

Alright, see you then. - Tamam, görüşürüz o zaman.

Alright, mom, I get it! - Tamam, anne, bunu anlıyorum!

tamam
all right

I am quite all right now. - Ben şimdi tamamen iyiyim.

If Bob had taken my advice, everything would be all right now. - Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.

tamam
{ü} yeah

Oh yeah, I totally agree. - Oh evet, ben tamamen katılıyorum.

Yeah, show us your t... ranslations... - Tamam, bize çevirilerini göster.

tamam
yes

Yesterday I finished learning Esperanto on Duolingo. - Dün Duolingo'da Esperanto öğrenmeyi tamamladım.

Yesterday, we finished constructing the new stage. - Dün yeni aşama inşaatını tamamladık.

tamam
ready

Please be ready in about half an hour, okay? - Lütfen yaklaşık yarım saat içinde hazır ol, tamam mı?

We're not totally ready yet. - Biz henüz tamamen hazır değiliz.

tamam
{s} finished

They finished eighty miles' journey. - Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.

I haven't quite finished eating. - Ben yemeği tamamen bitirmedim.

tamam
allright
tamam
ok!

OK, what would you like advice on? - Tamam. Bunun üzerine ne tavsiye etmek istersin?

OK, you keep quiet while we're in the store. - Tamam, biz mağazadayken sessiz durun.

tamam
(Argo) okey-dokey
tamam
the whole

The patrol cars cover the whole of the area. - Devriye arabaları alanının tamamını kapsamaktadır.

On the whole I agree with you. - Sana tamamen katılıyorum.

tamam
(Bilgisayar) finish

Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer. - Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.

Have you finished the papers? - Belgeleri tamamladın mı?

tamam
over

Her lecture was completely over my head. - Onun dersi tamamen benim anlamayacağım kadar zor.

He was covered all over with paint. - O tamamen boyayla kaplanmıştı.

tamam
right

Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back. - Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.

If Bob had taken my advice, everything would be all right now. - Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.

tamam
intact
tamam
done!

I think our work here is done. - Sanırım buradaki işimiz tamam.

He has done the work completely. - O, işi tamamen yaptı.

tamam
very well then
tamam
(Konuşma Dili) deal

OK, we've got a deal. - Tamam, bir anlaşmamız var.

tamam
exact

Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him. - Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.

You and Tom are exactly the same. - Sen ve Tom tamamen aynısınız.

tamam
ok, ok
tamam
roger that
tamam
to a tee
tamam
(Argo) good-oh
tamam
(deyim) it's all right

I think it's all right now. - Sanırım o şimdi tamam.

It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right. - Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.

tamam
well

Tom can understand perfectly well. - Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor.

Tom is well aware of the problem. - Tom sorunun tamamen farkındadır.

tamam
well and good
tamam
full

Tom is fully aware of the problem. - Tom tamamen problemin farkında.

I was fully alive to the danger. - Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.

tamam
(Bilgisayar) fixed
tamam
correct

You are entirely correct. - Sen tamamen hatasızsın.

Complete with the correct form of the verb. - Fiilin doğru şekli ile tamamlayın.

tamam
okey
tamam
agreed
tamam
OK
tamam
complete

Her words were completely meaningless. - Onun sözleri tamamen anlamsızdı.

He will think he has been completely forgotten. - Tamamen unutulduğunu düşünecek.

tamam
gross
tamam
is up
tamam
complete, not lacking in any part
tamam
O.K

I'll hide and you find me. O.K.? - Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?

tamam
mature
tamam
fully; for all of, for a whole: Tamam on gün sürdü. It went on all of ten days
tamam
precisely
tamam
that's all right
tamam
O.K.!/All right!/Very well!
tamam
rightoh
tamam
all (of the), the whole (of the): Binanın tamamı yandı. The whole building burned down
tamam
exactly

That's exactly what I expected to happen. - Bu tamamen olmasını beklediğim şey.

I didn't have to open the letter. I knew exactly what it said. - Mektubu açmak zorunda değildim. Ne söylediğini tamamen biliyordum.

tamam
righto
tamam
roger
tamam
correct, free of mistakes: Hesaplarınız tamam. Your arithmetic is correct
tamam
it's a deal
tamam
complete, ready; finished, over; correct, right; the whole; All right!, Okay!, OK!, Done!
tamam
according to Hoyle
tamam
ready; complete; finished
tamam
used to express displeasure sarcastically: Tamam, bir bu eksikti! Great! This is all I need!
tamam
time is up
tamam
eact
tamam
{s} done

Was nothing done about that? - Onun hakkında hiçbir şey tamam değil miydi?

I think our work here is done. - Sanırım buradaki işimiz tamam.

التركية - التركية

تعريف tamamlık في التركية التركية القاموس.

TAMAM
(Osmanlı Dönemi) Ne eksik ne fazla
TAMAM
(Osmanlı Dönemi) Tam, eksiksiz, noksansız
TAMAM
(Osmanlı Dönemi) Münasib, uygun
TAMAM
(Osmanlı Dönemi) Bitme, bitirme, son, nihayet
tamam
Yanlış ve yalan olmayan, doğru
tamam
Taşıtların yola koyulabileceğini anlatır
tamam
Evet, peki, olur!
tamam
Beğenilmeyen bir iş veya öneri karşısında söylenir
tamam
Bütün, tüm
tamam
Tamamlanmış, bitmiş
tamam
Eksiksiz
tamam
Tamamlanmış, bitmiş: "Haydi Abbas, vakit tamam / Akşam diyordun işte oldu akşam."- C. S. Tarancı