Tom hates driving when it's foggy.
- Hava sisli olduğunda Tom araba sürmekten nefret eder.
It was so foggy I couldn't tell who it was.
- O kadar sisliydi ki onun kim olduğunu söyleyemedim.
A curtain of mist blocked our view.
- Bir sis perdesi bizim görüşümüzü engelledi.
Tom disappeared into the mist.
- Tom sis içinde gözden kayboldu.
I could see nothing but fog.
- Sisten başka bir şey göremedim.
I can't see the road signs in this fog.
- Bu siste yol işaretlerini göremiyorum.
Smog hung over Tokyo.
- Tokyo'nun üzerine sis çöktü.
The air was infected with photochemical smog.
- Hava fotokimyasal sis ile enfekte edildi.
Kız kardeşim şekerleri sever.
- My sister likes sweets.
O benim kız kardeşimi oyuncaklarından etti.
- He deprived my little sister of all her toys.
Ben kahvaltı için yumurta severim, ama ablam yulaf lapası tercih eder.
- I like eggs for breakfast, but my sister prefers oatmeal.
Mary Tom'un ablasıdır.
- Mary is Tom's older sister.
O, kızkardeşi Mary'yi aradı.
- He called his sister, Mary.
Kızkardeşim şimdi kötü bir soğuk algınlığı geçiriyor.
- My sister is suffering from a bad cold now.