sich beklagen

listen to the pronunciation of sich beklagen
ألمانية - التركية
şikâyet etmek, yanıp yakılmak¡
yanıp yakılmak
الإنجليزية - التركية

تعريف sich beklagen في الإنجليزية التركية القاموس.

about
takriben

O, takriben benimle aynı yaştadır. - She's about the same age as I am.

Bu takriben doğru görünüyor. - That seems about right.

about
hemen hemen

Kız kardeşimle hemen hemen aynı yaşta gösterdiğimi söylerler. - People say I look about the same age as my sister.

Tom artık hemen hemen her yerde olabilr. - Tom could be just about anywhere by now.

about
hakkında

Diğerleri hakkında kötü şeyler söyleme. - Don't say bad things about others.

Beynin fonksiyonu hakkında çalışıyorlar. - They study about the function of the brain.

about
aşağı yukarı

Tom istediği bir şeyi almak için aşağı yukarı yeterince zengin. - Tom is rich enough to buy just about anything he wants.

Tom aşağı yukarı benimle aynı yaşta. - Tom is about the same age as me.

about
{e} konusunda

Sorun konusunda sessiz kaldı. - She kept silent about the problem.

O fiyat değişikliği konusunda bir uyarı koydu. - He put up a notice about the change in price.

about
{e} etrafında

Biz ateş etrafında dans ettik. - We danced about the fire.

Çocuklarını etrafında topladı. - She gathered her children about her.

about
üzerine

Tom, Vikingler'in dünya tarihine etkileri üzerine beş dakikalık bir sunum yaptı. - Tom gave a five-minute presentation about the influence of the Vikings on world history.

Bir parça kağıdın üzerine, yanınızda oturan kişi hakkında hoşlandığınız bir şey yazın lütfen. - Please write, on a piece of paper, something you like about the person sitting next to you.

about
buralarda

Onun evi buralarda bir yerde. - His house is somewhere about here.

Buralarda anahtarımı kaybettim. - I lost my key about here.

about
şuraya buraya
about
tahminen
about
emir Geriye don I about to come gelmek üzere beat about the bush bin dereden su getirmek
about
ötesinde berisinde
about
çevresine
about
etrafına

Tom ayağa kalktı ve etrafına baktı. - Tom stood up and looked about.

Tom ve arkadaşları ateşin etrafına oturdular, iyi eski günlerden bahsettiler. - Tom and his friends sat around the fire, talking about the good old days.

about
ile meşgul
about
her yerinde
about
havalisinde
about
için About facel
about
edat dair
ألمانية - الإنجليزية
to complain of
to grizzle
about
to; that
complain