Ne müthiş bir akşam yemeği!
 - What a splendid dinner!
John'un aklına müthiş bir fikir geldi.
 - A splendid idea occurred to John.
Tom harika bir iş yaptı.
 - Tom did a splendid job.
O kalıntılar bir zamanlar görkemli bir saraydı.
 - Those ruins were once a splendid palace.
Görüş, açıklamanın ötesinde görkemli oldu.
 - The sight was splendid beyond description.
Soğuk ve kuru, parlak güneş, ne güzel kış havası!
 - Cold and dry, splendid sunshine, what beautiful winter weather!