تعريف shelling في الإنجليزية التركية القاموس.
- ayıklama
- soyarak
- {i} topa tutma
- ateş açma
- {f} kabuk soy
- {i} kabuk soyma
- kabuk soyarak
- {i} bombardıman
İngiliz bombardımanı saat yedide durdu.
- The British shelling stopped at seven o'clock.
Bombardıman bütün gün devam etti.
- The shelling continued all day.
- (Askeri) Topçu ateşi
- {i} bombalama
- shell
- kabuk
Favori kabuklu deniz hayvanın nedir?
- What's your favorite kind of shellfish?
Kabuklu deniz hayvanlarını sevmiyorum.
- I don't like shellfish.
- shelling report
- (Askeri) mermi raporu
- shelling report
- (Askeri) MERMİ RAPORU: Düşman toplarının çapı, istikameti, atış süresi, atış yoğunluğu ve ateş altına alınan saha hakkında bilgi veren rapor
- shell
- bomba
Birlik ordusu şehri bombaladı.
- The Union army shelled the city.
İngiliz bombardımanı saat yedide durdu.
- The British shelling stopped at seven o'clock.
- shell
- deniz kabuğu
O bir deniz kabuğunda denizi dinliyordu.
- She was listening to the sea in a sea shell.
Para için Çince karakter, bir deniz kabuğunun stilize çizimidir.
- The Chinese character for money is a stylized drawing of a cowry shell.
- shell
- fişek
- shell
- (isim) dış kaplama (gemi, uçak), kabuk, kabuk (midye vb.), deniz kabuğu, kaplumbağa kabuğu, yumurta kabuğu, yapı iskeleti, kovan, dış görünüş, yarış kayığı, bomba, top mermisi, fişek, havai fişek roketi, sıvası yapılmamış bina
- shell
- bombalamak
- shell
- dış kaplama
- shell
- dış kapı
- shell
- kapçık
- shell
- ayıklamak
- shell
- gülle yağdırmak
- shell
- (Avcılık) mermi
Sami mermi kovanlarını topladı.
- Sami collected the shell casings.
Sami kullanılmış mermi kovanlarını aldı.
- Sami picked up the used shell casings.
- shell
- (Askeri) mermi belirtmek
- shell
- (Bilgisayar) shell
- shell
- soymak
- shell
- kabuk (midye)
- shell
- topçu mermisi atmak
- shell
- yarış sandalı
- shell
- kik
- shell
- kabuğunu soymak
- shell
- kabuğunu çıkarmak
- shell
- deniz hayvanı kabuğu
- shell
- topçu mermisi
- shell
- bina iskeleti
- shell
- {f} kabuğunu çıkart
- shell
- topa tutmak
- shell
- {i} dış görünüş
- shell
- (kürekli) yarış teknesi
- shell
- içi yok olmuş bir şeyin dışı: "İ saw only the burned shells of buildings. - Ancak yanık binaların dış duvarlarını gördüm."
- shell
- (sert) kabuk; kavkı: "sea shell: deniz kabuğu."
- shell
- (fişeğe ait) kovan
- as easy as shelling peas
- çok kolay
- shell
- {i} kovan
Sami mermi kovanlarını topladı.
- Sami collected the shell casings.
Sami kullanılmış mermi kovanlarını aldı.
- Sami picked up the used shell casings.
- shell
- {i} kaplumbağa kabuğu
- shell
- shell game aldatıcı üç kabuk oyunu
- shell
- {i} sıvası yapılmamış bina
- shell
- (Nükleer Bilimler) kabuk,kovan (ısıl işlem)
- shell
- {i} kabuk (midye vb.)
- shell
- {i} yarış kayığı
- shell
- {i} dış kaplama gemi
- shell
- {i} yapı iskeleti
- shell
- {i} top mermisi
- shell
- ince uzun yarış sandall
- shell
- shell ice altından su çekilmi
- shell
- kabuğunu
Kaynamış bir yumurtanın kabuğunu temiz bir şekilde nasıl çıkarırsın? Bir çeşit hile var mı?
- How do you take off the shell of a boiled egg cleanly? Is there some sort of trick?
Tom karidesin kabuğunu soydu.
- Tom shelled the shrimp.
- shell
- (sert) kabuk; kavkı: sea shell deniz kabuğu. walnut shell ceviz kabuğu. egg shell yumurta kabuğu. tortoise shell kaplumbağa kabuğu
- shell
- {f} -i top ateşine tutmak
- shell
- {f} (kurumuş mısır tanelerini) koçanından ayırmak
- shell
- (Tıp) Herhangi bir oluşumun etrafını saran sert tabaka, sert kabuk
- shell
- shell hole merminin patlama sonucu toprakta açtığı çukur
- shell
- kabuk,v.kabuğunu çıkart: n.kabuk
- shell
- {i} 1. (sert) kabuk; kavkı: sea shell deniz kabuğu. walnut shell ceviz kabuğu. egg shell yumurta kabuğu. tortoise shell kaplumbağa kabuğu
- shell
- üçkâğıtçılık
- shell
- (Askeri) MERMİ: Som daneden (shot) farklı olarak içine infilak maddesi, kimyasal veya başka malzeme doldurulmuş mermi
- shell
- (Askeri) (SPECIFY) MERMİ BELİRTMEK: Hangi tip mermi kullanılacağını belirtir bir istek ya da emir
- shell
- {i} havai fişek roketi
- shell
- {i} yumurta kabuğu
Bir yumurta kabuğu kolayca kırılır.
- The shell of an egg is easily broken.
- shell
- {i} uçak
- shell
- {f} out k.dili. (para)
- shell
- kavkı