Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.
- Eins, zwei, drei, vier, fünf, sechs, sieben, acht, neun, zehn.
Yaklaşık saat altıda uyandım.
- Ich wachte gegen sechs Uhr auf.
Altı yaşındaki birine sorun, altmış yaşındaki birine değil.
- Ask a six-year-old, not a sixty-year-old.
Buraya dün akşam altıda geldik.
- We arrived here at six yesterday evening.
Altı katlı bir apartmanın en üst katında yaşıyorum.
- I live on the top floor of a six storey apartment block.
Ada Manhattan'ın altı katı büyüklüğünde.
- The island is six times the size of Manhattan.
Tom altılık bira paketi taşıyarak içeri girdi.
- Tom came in carrying a six pack of beer.
Tom kapıyı açtığında, o, Mary'nin orada altılı bir paket ve bir pizza ile orada durduğunu gördü.
- When Tom opened the door, he saw Mary standing there with a six-pack and a pizza.
I sleep six hours a day on average.
- Ich schlafe im Schnitt sechs Stunden pro Tag.
I gave up smoking six months ago.
- Ich habe vor sechs Monaten aufgehört zu rauchen.