Onun iki kedisi var biri beyaz biri siyah.
- Er hat zwei Katzen, eine weiße und eine schwarze.
Beni sadece saçlarım siyah olduğu için mi seviyorsun?
- Liebst du mich nur wegen meines schwarzen Haars?
Kara kedi uğursuzluk getirir.
- Schwarze Katzen bringen Unglück.
Tom'un eşyaları kara borsadan aldığını işittim.
- Ich habe gehört, dass Tom Sachen auf dem Schwarzmarkt kauft.
Amerika Birleşik Devletleri'nin ilk siyahi başkanı Barack Obama'ydı.
- The first black president of the United States was Barack Obama.
Obama, Beyaz Saray'daki ilk siyahi başkan.
- Obama is the first black president in the White House.
Onun saçı siyah renkli ve uzundur.
- His hair is black in color and long.
O her zaman siyah renkli kıyafetler giyer.
- He always wears black clothes.
Tom sadece siyah elbiseler giyer.
- Tom only wears black clothes.
Sadece katı kalpli biri şu zavallı yavru kediyi bu soğukta sokağa terkedebilir.
- Only the blackest of hearts could leave that poor kitty out on the street in the cold.
Tom'un yüzü tamamen morarmıştı.
- Tom's face was all black and blue.
Leyla'nın bir gözü morarmıştı.
- Layla had a black eye.
Karasakal kötü şöhretli bir İngiliz korsandı.
- Blackbeard was a notorious English pirate.
Siyah kediler kötü şanstır.
- Black cats are bad luck.
Tom her zaman kahvesini koyu içer.
- Tom always drinks his coffee black.
Ben, kahvesini koyu sevip sevmediğini bilmiyorum.
- I don't know whether she likes her coffee black.
Kara kedi uğursuzluk getirir.
- Black cats bring bad luck.
Bazı insanların neden kara kedilerin uğursuz olduğunu düşündüğünü merak ediyorum.
- I wonder why some people think black cats are unlucky.
I have two dogs. One is white and the other black.
- Ich habe zwei Hunde. Der eine ist weiß, der andere schwarz.
I saw a woman in black.
- Ich habe eine Frau in Schwarz gesehen.