The actions she took were too careless, and she was left defenseless.
- Onun açtığı davalar çok ilgisiz ve o savunmasız bırakıldı.
Layla killed innocent and defenseless babies.
- Leyla masum ve savunmasız bebekleri öldürdü.
Mary felt vulnerable.
- Mary savunmasız hissetti.
You're vulnerable right now.
- Şu anda savunmasızsın.
He advocated abolishing class distinctions.
- O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
He advocates reform in university education.
- Üniversite eğitiminde reformu savunuyor.
We are defending the same cause.
- Biz aynı nedeni savunuyoruz.
Tom was defending himself.
- Tom kendini savunuyordu.
Paris did her best to defend her liberties.
- Paris, özgürlüklerini savunmak için elinden geleni yaptı.
It is more difficult to defend oneself than to defend someone else. Those who doubt it may look at lawyers.
- Kendini savunmak başka birini savunmaktan daha zordur. Şüphe edenler avukatlarına bakabilirler.
I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting.
- Beni toplantıda savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.