The government will provide interest-free loans to firms that participate in the program.
 - Hükümet programa katılan firmalara faizsiz kredi sağlayacak.
Young as he is, he has a large family to provide for.
 - O,genç olduğu için,geçimini sağlayacak büyük bir aileye sahip.
Can you supply me with all I need?
 - Bütün ihtiyaç duyduklarımı bana sağlayabilir misin?
Cows supply us with milk.
 - İnekler bize süt sağlar.
I have a large family to provide for.
 - Geçimini sağlayacak büyük bir ailem var.
He is unable to provide for his family.
 - O, ailesinin geçimini sağlayamaz.
He provided them with food.
 - O, onlara yiyecek sağladı.
She provided the traveler with food and clothing.
 - O, yolcuya yiyecek ve giyecek sağladı.
The company provides health care and life insurance benefits for all of its employees.
 - Şirket tüm çalışanları için sağlık bakımı ve hayat sigortası avantajları sağlar.
Japanese companies generally provide their employees with uniforms.
 - Japon şirketleri genellikle çalışanlarına üniforma sağlar.
They were accused of supplying arms to terrorists.
 - Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
This school supplies textbooks to its students.
 - Bu okul kendi öğrencilerine ders kitabı sağlamaktadır.
The Red Cross constantly supplies food to the disaster areas.
 - Kızıl Haç afet bölgelerine sürekli olarak gıda sağlar.
The property left him by his father enables him to live in comfort.
 - Babası tarafından ona bırakılan servet onun rahat bir şekilde yaşamasını sağlar.
The coffee enabled me to stay awake during the dull concert.
 - Sıkıcı bir konser sırasında, kahve benim uyanık kalmamı sağladı.