Tom benim yakın bir akrabam.
- Tom is a close relative of mine.
Tüm akrabalarım bu şehirde yaşıyor.
- All my relatives live in this city.
Bugün, Güneydoğu'da göreceli bir barış havası vardır.
- Today, there is a climate of relative peace in the south-east.
Einsteine göre her şey göreceli.
- According to Einstein, everything is relative.
Nispi nem oranını ölçmek için, bir psikrometre kullanabilirsiniz.
- You can use a psychrometer to measure relative humidity.
Yakında yaşayan bir yabancı uzakta yaşayan bir akrabadan daha iyidir.
- A stranger living nearby is better than a relative living far away.
Tom ve Mary yakın akrabadırlar.
- Tom and Mary are close relatives.
Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.
- The nuclear family is a young prejudice; in fact, families have only been built around the few immediate members in the last 50 or 60 years of relative wealth.
Benim uzmanlık alanım karşılaştırmalı dindir.
- My major is comparative religion.
Sorunla ilgili gerçekleri dinleyin.
- Listen to the facts relative to the issue.
... was unprecedented and unimaginable relative to anything that had come before. But it ...
... but your relative level of intelligence. ...