Çocuk çabucak öğreniyor.
 - The child is learning quickly.
Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
 - Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
O hızla merdivenlerden yukarı gitti.
 - She quickly went up the stairs.
O, hızla yaşlanıyordu.
 - She was aging quickly.
Birinci Dünya Savaşı, çabuk ve kolay sona ermedi.
 - World War One did not end quickly or easily.
Ona mümkün olduğunca çabuk ihtiyacım var.
 - I need it as quickly as possible.
Biz hepimiz öleceğiz, bazılarımız çabucak, diğerleri acele etmeyecek.
 - We will all die, some quickly, others will take their time.
Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.
 - At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders.
Bu oldukça hızlı şekilde olacak.
 - It'll happen quite quickly.
Biz onu oldukça hızlı şekilde onardık.
 - We fixed that pretty quickly.
Hastalığın hızlıca yayılmasını önlemek kolay bir görev değildi.
 - To prevent the disease from spreading quickly was not an easy task.
Umarım İspanyolcam hızlıca gelişir.
 - I hope my Spanish improves quickly.
Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.
 - At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders.
Sadako uykuya dalmadan önce hızlı bir şekilde kağıdı katlamayı denedi.
 - Quickly Sadako tried to fold the paper before she fell asleep.
Koşabildiğim kadar hızlı koştum.
 - I ran as quickly as I could.
Birinci Dünya Savaşı, çabuk ve kolay sona ermedi.
 - World War One did not end quickly or easily.
Bakım onu çabuk yaşlandırdı.
 - Care aged him quickly.
Sadako uykuya dalmadan önce hızlı bir şekilde kağıdı katlamayı denedi.
 - Quickly Sadako tried to fold the paper before she fell asleep.
Hızlı bir kahvaltı yaptım.
 - I had a quick breakfast.
Onlar hızla evlerini terk ettiler.
 - They left their house quickly.
O hızla merdivenlerden yukarı gitti.
 - She quickly went up the stairs.
Hızlı hareket etmek zorundasın.
 - You must move quickly.
Zaman çabucak geçiyor.
 - Time passes by quickly.
Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
 - Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
Tom kıvrak zekalı, değil mi?
 - Tom is quick-witted, isn't he?
O kıvrak zekalı bir adam.
 - He is a quick-witted man.
Çoğu insan hızla yer ve yiyecek hemen yok olur.
 - Most folks ate very quickly and the food soon disappeared.
Endişeli ev hanımı telefonun zilini duydu ve hemen ahizeyi kaldırdı.
 - The worried housewife heard the telephone ring and quickly picked up the receiver.
Çabucak hazırlanmalısın.
 - You must get ready quickly.
Dan, Linda için hızlıca bir yemek hazırladı.
 - Dan fixed a quick meal for Linda.
My father is old but he still has a quick wit.
That was a quick meal.
He's a quick runner.
Is black with grief eternal for thy sake.
Come here, quick!.
She was quick with child.
You have to be very quick to be able to compete in ad-lib theatrics.
... a path to building great Android accessories quickly and easily. ...
... In my last 1 and 1/2 minutes, I'm going to just quickly run ...