Tom Mary'nin Cuma gecesi çocuklara bakıcılık yapmayı kabul edeceğine dair büyük bir olasılık olduğunu düşünüyor.
 - Tom thinks there's a good possibility that Mary will agree to babysit the children on Friday night.
Fabrikayı kapatmak zorunda olmayacağımıza dair bir olasılık var.
 - There is a possibility that we won't have to shut down the factory.
Tom oğlunun hâlâ canlı olduğu ihtimalini gözardı etmeyi reddetti.
 - Tom refused to rule out the possibility that his son was still alive.
Tom birinin evini ateşte yakmış olması ihtimalini kabul edemedi.
 - Tom couldn't rule out the possibility that someone had lit his house on fire.
Tom, şartlı tahliye imkanı olmaksızın ömür boyu hapse mahkum edildi.
 - Tom has been sentenced to life in prison without the possibility of parole.
... possibility of it being misused. ...
... kind of rule out the possibility of some ...