Mektup şimdi yanımda değil.
- I don't have the letter on me now.
Yanımdaki bütün parayı Tom'a verdim.
- I gave Tom all the money I had on me.
Onun üzerinde adım var.
- It has my name on it.
Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
- After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
beers on me - biralar benden.
... your phone and it's, like, mumbling, and you don't understand -- you thought it was great ...
... that nature gave you. ...