Tom often has trouble remembering things.
- Tom'un çoğunlukla olayları hatırlama sorunu var.
We must not get angry at things: they don't care at all.
- Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor.
We had no unexpected incidents during our trip.
- Gezimiz sırasında beklenmedik olaylarımız olmadı.
The 1990's saw various incidents.
- 1990'lar çeşitli olayları gördü.
She sat in the chair all day, thinking of past events.
- Bütün gün sandalyede oturdu, geçmiş olayları düşündü.
Tom loves sports events.
- Tom spor olaylarını sever.
Mathematics is the foundation of all exact knowledge of natural phenomena.
- Matematik doğal olaylar hakkındaki bütün bilginin temelidir.
The scientist explained the strange phenomena in the light of recent scientific knowledge.
- Bilimci son bilimsel bilgiler ışığında garip olayları açıkladı.
It is easy to be wise after the event.
- Olaydan sonra akıllı olmak kolaydır.
The event is still fresh in our memory.
- Olay anımızda hâlâ tazedir.
He described the incident in detail.
- O, olayı ayrıntılı olarak açıkladı.
The 1990's saw various incidents.
- 1990'lar çeşitli olayları gördü.
He was involved in a murder case.
- O, bir cinayet olayına karıştı.
I'm going to investigate this case.
- Bu olayı araştıracağım.
Tom believes in paranormal phenomena.
- Tom normal ötesi olaylara inanıyor.
The scientist explained the strange phenomena in the light of recent scientific knowledge.
- Bilimci son bilimsel bilgiler ışığında garip olayları açıkladı.
It was an embarrassing episode.
- Utanç verici bir olaydı.
Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.
- Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
That is an actual fact.
- Bu gerçek bir olaydır.
Would you like to know the truth about this fact?
- Bu olay hakkındaki gerçeği bilmek istiyor musun?
I couldn't have predicted this happening.
- Ben bu olayı tahmin edemezdim.
The story was full of marvelous happenings.
- Hikaye hayret verici olaylarla doluydu.
Tom had a similar experience.
- Tom benzer bir olay yaşadı.
This is Mary's first experience of a death in the family.
- Bu, Mary'nin ailedeki ilk ölüm olayıdır.
The teacher tried to interest the students in current events.
- Öğretmen güncel olaylara öğrencilerin dikkatini çekmeye çalıştı.
Tom often has trouble remembering things.
- Tom'un çoğunlukla olayları hatırlama sorunu var.
If Tom would learn to be a little more positive about things, people would probably like him a bit more.
- Tom olaylar hakkında biraz daha olumlu olmayı öğrense, büyük olasılıkla insanlar ondan biraz daha hoşlanır.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident.
- İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.
What's the big occasion today?
- Bugünkü büyük olay nedir?
Needless to say, theft was a rare occurrence.
- Söylemeye gerek yok, hırsızlık nadir bir olaydı.
That occurrence is inevitable.
- O olay kaçınılmazdır.
Lightning is an electrical phenomenon.
- Şimşek, elektriksel bir olaydır.
Acid rain is not a natural phenomenon.
- Asit yağmuru bir doğa olayı değildir.
A crowd gathered at the scene.
- Bir kalabalık olay yerinde toplandı.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
He expressed regret over the affair.
- Olaydan duyduğu üzüntüyü ifade etti.
He denied having been involved in the affair.
- O, olaya karıştığını inkar etti.