Her debut was the biggest social event of the season.
- Onun sahneye ilk çıkışı mevsimin en büyük sosyal olayı idi.
The event affected his future.
- Olay onun geleceğini etkiledi.
The 1990's saw various incidents.
- 1990'lar çeşitli olayları gördü.
Years intervene between the two incidents.
- İki olay arasında yıllar geçer.
We had to call in social services. This was obviously a case of child neglect.
- Sosyal hizmetleri aramak zorunda kaldık. Bu apaçık bir çocuk ihmali olayıydı.
He had nothing to do with the case.
- Onun olayla bir ilgisi yoktu.
Tom believes in paranormal phenomena.
- Tom normal ötesi olaylara inanıyor.
Many Eastern religions teach that there is a unity behind the diversity of phenomena.
- Birçok Doğu dinleri olayların çeşitliliği arkasında bir birlik olduğunu öğretir.
It was an embarrassing episode.
- Utanç verici bir olaydı.
Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.
- Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
That is an actual fact.
- Bu gerçek bir olaydır.
The fact proves his honesty.
- Olay onun dürüstlüğünü kanıtlıyor.
You don't need to worry about that happening.
- O olay hakkında endişelenmenize gerek yok.
Tom doesn't need to worry about that happening.
- Tom'un o olay hakkında endişelenmesine gerek yok.
This is Mary's first experience of a death in the family.
- Bu, Mary'nin ailedeki ilk ölüm olayıdır.
This experience has changed me.
- Bu olay beni değiştirdi.
If Tom would learn to be a little more positive about things, people would probably like him a bit more.
- Tom olaylar hakkında biraz daha olumlu olmayı öğrense, büyük olasılıkla insanlar ondan biraz daha hoşlanır.
We must not get angry at things: they don't care at all.
- Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor.
The scene of the car accident was a horrifying sight.
- Araba kazası olay yeri korkunç bir manzaraydı.
The police took some pictures of the scene of the accident.
- Polisler olay yerinin birkaç fotografını çekti.
What's the big occasion today?
- Bugünkü büyük olay nedir?
That is the common occurrence in Japan.
- O, Japonya'da yaygın olaydır.
Needless to say, theft was a rare occurrence.
- Söylemeye gerek yok, hırsızlık nadir bir olaydı.
A rainbow is a natural phenomenon.
- Bir gök kuşağı doğal bir olaydır.
Acid rain is not a natural phenomenon.
- Asit yağmuru bir doğa olayı değildir.
A crowd gathered at the scene.
- Bir kalabalık olay yerinde toplandı.
The scene of the car accident was a horrifying sight.
- Araba kazası olay yeri korkunç bir manzaraydı.
He denied having been involved in the affair.
- O, olaya karıştığını inkar etti.
They are going to investigate the affair.
- Onlar olayı araştıracak.