Oğlum, tabi ki evlenmen gerekiyor. Kim sana yemek pişirecek?
- Natürlich musst du mal heiraten, mein Sohn. Wer wird für dich kochen?
Oğlum saati okuyabiliyor.
- Mein Sohn kann die Uhr lesen.
Benim bir oğlum ve bir de kızım var. Oğlum New York'ta ve kızım da Londra'da.
- I have a son and a daughter. My son is in New York, and my daughter is in London.
Oğlumun keman çaldığını duydun mu?
- Did you hear my son play the violin?
Now, look here, my son, I said; you're a kid and a know nothing.