It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it.
- İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.
It is possible that he is telling a lie.
- Onun yalan söylüyor olması mümkündür.
Tom knew Mary wasn't likely to know how to speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşmayı bilmesinin mümkün olmadığını biliyordu.
It's not likely Tom will do what we ask.
- Tom'un istediğimizi yapması mümkün değil.
His plan seemed to be too difficult, but before long it proved to be feasible.
- Onun planının gerçekleşmesi çok zor görünüyordu, ama çok geçmeden gerçekleşmesinin mümkün olduğu anlaşıldı.
What you're suggesting doesn't seem feasible.
- Önerdiğin şey mümkün görünmüyor.
It's possible, but not probable.
- Bu mümkün, ama olası değildir.
It is probable that she will come tomorrow.
- Onun yarın gelecek olması mümkün.
Is it possible to rent equipment?
- Ekipman kiralamak mümkün müdür?
Is it possible to see Venus tonight?
- Venüsü bu gece görmek mümkün mü?