kolye

listen to the pronunciation of kolye
التركية - الإنجليزية
necklace

This necklace of Jane's is a gift from her grandmother. - Jane'in kolyesi onun büyük annesinden bir hediyedir.

Tom made a necklace for Mary. - Tom, Mary için bir kolye yaptı.

pendant

I'll give you this pendant. - Bu kolyeyi size vereceğim.

My grandmother gave me these pendants. - Büyükannem bana bu kolyeleri verdi.

beads
chain
collar
necklacess
necklace, chain
lavalliere
lavalier
lavaliere
bead
necklet
kolye ucu
Pendant
kolye istiyorum
I'd like a necklace
inci kolye
pearl necklace
küpe veya kolye ucundaki süs
pendant
gümüş kolye
silver necklace
kolyeler
necklaces

Tom pulled out some necklaces from his bag and told Mary to choose the one she liked. - Tom çantasından bazı kolyeler çıkardı ve Mary'ye beğendiği birini seçmesini söyledi.

I've lost or broken all my necklaces. - Bütün kolyelerimi kaybettim ya da kırdım.

altın bir kolye görmek istiyorum
I would like to see a gold pendant
mercan kolye
coral beads
zincir kolye
neck-chain
التركية - التركية
Gerdanlık
kolye
المفضلات